Hunlar ve diğer Türk kavimleri tarih sahnesine çıkmalarından bu yana Çin Medeniyeti ile karşılıklı fetih ve kültürel alışveriş döngüsü içinde bulundular. Kimi zaman Hunlar Çin’i ele geçirip bir süre orayı yönetip asimile oldular, kimi zaman da Çinliler Hunlar'ı kontrol ettiler. Ancak 4.yy'a geldiğimizde ise bu döngünün dışına çıkıldı. Bu yüzyılda esas olarak Çin baskısı sonucunda Hunların bir kısmı biraz daha güneye göç edip Çin hâkimiyetini tanıdı, Güneye gitmeyen ve Çin'i istemeyen Hunlar ise Aral Göl'ü çevresine yerleştiler. Bölgedeki diğer boylarla da birleşip yeni bir konar-göçer federasyon kurdular.
Çoğu tarihçi, Hunların ve diğer Türk kavimlerinin Avrupa ve İran’a doğru göç etmesinin sebebinin Çin'in artan baskısı olduğunu savunsa da son zamanlarda öne sürülen başka bir görüş vardır. Bazı tarihçilere göre Hunlar Altay dağlarının 4.yy'da çoraklaşmasından dolayı göç etmiştir. Ancak bu pek de tatmin edici bir görüş değildir çünkü Batı ve Güney Türkistan’daki Hun varlığının 3. Yüzyıla kadar gittiğini biliyoruz. Sonuç olarak Avrupa’ya giden Hunların göçleri 350’de başlamıştır diyebiliriz.
350 yılına gelindiğinde siyasi yapısını iyice oturtan federasyon liderleri Balamir önderliğinde Batıya doğru yola çıktı. İlk önce 370'li yıllarda Don Nehri ile Hazar Denizi arasında hüküm süren ve İrani-Türk karışımı olan Alanları yendiler. Alanların bir kısmı Batıya göç ederken bir kısmı Hunlara karıştı ve onlara katıldı. Alanların çökmesinden sonraya bölgeye yerleşen Hunlar batıya ilerlemeyip Doğu Roma'nın doğu eyaletlerine yağmaya çıktı. 363-373 tarihleri arasında Kafkasya’ya girdiler ve Mezopotamya’dan Doğu Anadolu’ya kadar at koşturup yağma yaptılar.
Daha sonraki zamanda batıya yönelen Hunların karşısına bu seferde Gotlar çıktı. Gotlar özellikle İskitlerden sonra Karadeniz’in kuzeyinden günümüz Romanya havzasına kadar hâkimiyet sağlamışlardı. 373-374 yılları arasında yaşanan savaşı Hunlar rahatlıkla kazandı. Hunların atlı birliklerle savaşmaları Germen olan Gotları bayağı zorlamıştı çünkü Gotlar sıkı safta duran piyade ağırlıklı orduları ile göğüs göğse bir çarpışma bekliyorlardı. Hunların atlı okçu birliklerine yem olan Doğu Gotları yerle bir oldu. Gotların ufak bir kısmı batıya göç ederken çoğunluğu Hunlara tabii oldu. Batı Gotları birleşerek 375'te Dinyester Nehri havzasında Hunların karşısına çıksa da yenildiler.
390 yıllarında Roma'nın kendi iç meseleleriyle uğraşmasını fırsat bilen Kağan Uldız 395-398 yılları arasında günümüz Galiçya bölgesini ele geçirdi. Buradan kaçan kavimler Doğu ve Batı Roma topraklarına ilerlemeye ve bölgeyi yağmalamaya başladı. 406 yılında Batı Roma’ya karşı büyük bir Vizigot isyanı çıkması üzerine imparator, Uldız’dan yardım istedi. Ordusu ile İtalya’ya gelen kağan isyanı bastırıp geri döndü. Bu vesileyle Batı Roma ile Hunlar arasında 450 yılına kadar sürecek bir ittifak doğmuş oldu. Bu ittifak Batı Roma'nın hayatını biraz daha uzatmasını sağladı. Batı ile dost olan Uldız, Doğu ile düşman olmayı seçti. Göçebe toplumlar için hayati öneme sahip olan yağma akınlarını Doğuya yöneltti. Kağan 408'de Tuna'yı geçse de 409'da Tuna'nın ötesine atıldı ve 412'de arada barış sağlandı.
420'li yıllarda Hun tahtına Rua çıktı ve devleti kardeşleri Muncuk ve Oktar ile yönetmeye başladı. 423 yılına gelindiğinde Rua müttefiki Batı Roma'nın iç işlerine karışmaya başladı. Batının başkenti Ravenna'da hükümet krizi yaşanması üzerine tarihçilerin ''Son Romalı'' lakaplı ve Rua'nın da yakın dostu olan General Flavius Aetius, Hunları İtalya’ya davet etti. General Aetius, Hun askerlerinden olabildiğince istifade etti. Her yıl bu orduları Galya’ya gönderdi. Böylece 425 de bölgedeki Vizigotları dizginlemeyi başardı. 428 de ise Frenkleri gene Hun desteği ile Ren nehrinin öteki tarafına atmayı başardı. Bu sırada 329-330 yıllarında Rua'nın kardeşi Oktar Ren Nehri'nin doğusundaki Burgundlara sefere çıktı, birçok yeri ele geçirse de kendisi de bu sefer sırasında öldü. Bu sırada komutanlıktan azledilen General Aetius, Rua'nın yanına sığındı. Arkasına Hun ordularını alan komutan İtalya’ya dönüp mevkisini geri almayı başardı. 434' kardeşi Muncuk'un da ölümü ile Ruan büyük Kağan olarak tek başına taç giydi. Aynı yıl tüm kuvvetleri ile Tuna'yı geçip Trakya'ya girdi. Günümüz Edirne sınırlarına kadar geldi ve sonucunda Doğu Roma'yı 350 Libre (157 kg) altın ödemesi karşılığında arada barış sağlandı. Kısa bir süre sonra ise Rua öldü, bu Konstantinopolis’te bayram gibi kutlandı çünkü Romalılar Rua'nın ölümü ile rahatlayacaklarını ve Hunların dağılacağını düşünüyorlardı. Ama bu sırada Rua'nın yerine geçen Muncuk'un oğulları Bleda ve Attila'dan tamamen habersizlerdi. Avrupa’yı çok kanlı ve enteresan günler bekliyordu.
Metehan Kaya-Mert Akyıldız