Cemal Süreya Kimdir
Cumhuriyetimizin ilk çocukluk yıllarında biraz haşere ve yaramaz bir çocuk olan Tunceli’nin Dersim ilçesinde doğan Cemal Süreya hayatı boyunca Aşka olacak sürgünlüğüne ulaşmak için çıkacağı çeşitli sürgünlere daha doğarken başlamıştır. İlk sürgün yuvası Erzincan olan Cemal Süreya 1939 yılına kadar Erzincan’da kalır. Sürgün bu seferde Cemal Süreyaya bir hayat verir Erzincan depreminin olduğu gün bu şehirden Bilecik’e sürülen Süreya sürgün denilen tefeciye borçlanmıştır bir kere. Sürgün Cemal Süreya dan borcunun diyetini istediğinde küçük Cemal süreyanın annesini alır. Cemal artık annesizdir ve annesiyle beraber çocukluğunuda o sürgün treninde bırakmıştır.
Babasının Bilecik’te başka bir kadınla evlenmesi üzerine ev hayatıda çok yoğun fay kırıklıkları ile geçen Cemal süreya üvey annesinin çeşitli teşebbüsleriyle canından edilmeye çalışır ama tanrı kadere damgasını vurmuştur bir kere Cemal süreyanın daha alıcak çok yolu gidecek çok sürgünü vardır. Evdeki bu ağır durumdan kaçış olarak ortaokulda devlet parasız yatılı okullarının sınavını kazanan süreya baba evinden de kendi isteğiyle sürgün olmuştur artık. Lise yıllarında kendisinde küçük ölçekli bir şiir bilincinin başladığı yıllarda edebiyatla en kuvvetli tanışmasının Dostoyevski ile bir öğrenci yurdu sürgününde bir kitap sayfasına denk geldiğimi daha sonra anlatan süreyanın edebi sürgünü başlamıştır.
Lise yıllarında aruzla şiirler ve güzel kızlara sürgün yurt günlüklerinden aşk mektupları yazan Cemal süreya liseyi bitirdikten sonra Ankara üniversiteyi siyasal bilgiler fakültesi (Mülkiye) bölümümü kazanır ve edebi hayatına yeni bir soluk getirmiş olur. Üniversite yıllarına kadar mavicilerin önderliğinde olan toplumcu gerçeklik akımıyla şiirler yazan süreya bu dönemde tanıştığı Sezai karakoç ve Ülkü Tamer gibi arayış içerisinde olan genç şair arkadaşlarıyla Türk edebiyatının içinde bulunduğu bu kısır döngüyü kırmak için olağan bir şekilde gelişecek olan ikinci yeni akımın içine sürülürler. Bu anlayışta yazdığı ilk şiir şarkısı beyaz 1955 yılında ilk defa yayınlanır ve atlatılmaması gerekir ki Cemal Süreya artık evlidir ilk evliliğin lise aşkıyla okul bitince yapan süreya hayatı boyunca açık olduğu kadınlarda çocukluğunu ve annesini kaybettiği trendeki annesinin iz düğümlerini aramış ayakkabısı bağlayan bir kadına bile kolayca gönül sürgünü yaşamıştır. Bu ilk evliliği Tomris Uyarla tanışması üzerine sonlanmış ilk başta platonik olarak başlayan bu aşk sonunda bir akarsu gibi karşılıklı olarak birbirinin kalplerinde birbirlerini yer bulmuştur. Tomris uyara çok büyük bir tutku ile bağlı oka Cemal süreya ona karşı olan büyük aşkında kendisiyle Tomris hanım arasında aşılmaz sınırlar olduğunu ve ne yaparsa yapsın ona tam olarak sahip olamayacağının düşüncesine kapılır. Bu düşünceyi yenmek için kendinden çokça tavizler veren süreyanın verdiği tavizleri ileride şahsiyet Rötarı olarak adlandıracak olan Tomris Uyar Cemal süreya tarafından bu gerekçelerle terk edilir. Hayatının bir sonraki sürgünü hala adını bilmediğimiz ama adından gayrısına ruhen kendimiz gibi hakim olduğumuz üvercinka ile tanışırız. Türk edebiyatının orta yerinde evir başkent misali duran ihtişamlı ve bir ırmak gibi seyrinde usul usul akan bir şiir olan üvercinka kimliğini ve kedisini hiç bir zaman bilemeyeceğimiz bir güzellik olarak Türk edebiyatında yerini alır.
Başlangıçta Türk edebiyatına yeni bir solun getirmek amacıyla oluşan ikinci yeni akımı özellikle 1950- 1980 kulağı arasında Türk edebiyatının hakim sesi olmuştur. Akımın lideri olan Cemal süreyanın yanında başta Turgut Uyar, Edip Cansever, Ülkü Tamer, Ece Ayhan, Sezai Karakoç, Süreyya Berfe kısmen İsmet özel ve Ataol Behramoğlu gibi önemi şairleri doğrudan etkilemiş çağdaşı olan ve kendisinden sonra gelecek olan diğer edebiyatçılarda mutlaka bir Meryem ana nefesi vermiştir. Cemal süreya ikinci yeni alımın öncüsü olarak bize birçok alanda çok fazla eser bırakmıştır. Bunlar Sevda sözleri, on üçüncü günün mektupları, sıcak nal Üvercinka, şapkam dolu çiçekle, günlerin getirdikleri gibi edebiyatımızın kült eserlerinden olmuştur.
Hayat son bir kez Ocak 1990 yılında Cemal sürayadan bir kez dağa borcunu istemektedir bu borcun faizi çok fazladır oğlunun sorumsuz ve gereksiz işlerle meşgul olup avare bir hayat sürmesinden rahatsız olan cemal süreya kendimi hiç olmadığı kadar içkiye vurur. Oğluyla bu meseleden aralarında geçen bir tartışmada oğlunun kendisine olam tavırlarını kaldıramamış ve üzüntünden önde yoğun bakıma kaldırıp sonrada Dünya sürgününü tamamlamıştır