Makam peşinde değilim, yapacak bir şey bulamazsam babamın fırınına gider, ekmek satarım.
Ali Gaffar Okkan
- Merkez, merkez saldırıya uğradık.
- Olay yeri neresi?
- Şehitlik mevkii
- Zaiyat var mı? Zaiyat var mı?
- Şehidimiz var
- 3310’nun durumu ne?
- Başımız sağ olsun.
Telsizde adı geçen 3310 bir polis müdürünün telsiz koduydu. Bundan 21 yıl önce Türkiye’yi sarsan o çığlıklar Diyarbakır’dan yükselecek tüm Türkiye’ye yayılacaktı. Geride enkaza dönmüş bir makam aracı, makam aracının etrafında serpilmiş 469 kaleşnikof mermisi ve yerde yatan 6 polis şehit vardı. Ali Gaffar Okkan’ın 12 koruması, 4 polis arabası vardı. Ali Gaffar Okkan’ın kafasından 14 mermi çıkarılmıştı. Türkiye, o görüntüyü ve müdürü hiç unutmayacaktı.
24 Ocak 2001 tarihinde Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan ve 5 koruması pusuya düşürülerek öldürüldü hem de Diyarbakır’ın göbeğinde. Oysa yıllardır terörle yaşayan Diyarbakır’da silahların sustuğu, halkın yeni yeni sokağa çıktığı bir dönemdi. Peki neden Ali Gaffar Okkan hedef seçilmişti? Diyarbakır’ın Gaffar Babası’nı uğurlamadan başlayalım. Diyarbakır, tarihinin en kalabalık cenaze törenlerinden birini yaşıyordu. Saat 07.00’de polis telsizden cenaze yeri anons edildi. Diyarbakır halkı, kepeng kapatmış, minibüsler şehir içi festivallerini iptal etmiş, Gaffar Okkan’ın sevenlerini şehir dışından getiriyorlardı. Törende dönemin İçişleri Bakanı Tantan ve üç bakan bulunacaktı.
“Ülkede güvensiz ortamı yaratmak isteyenler asla buna muvaffak olamayacaklardır. “
Sadettin Tantan
İçişleri Bakanı
“Bir ülke düşünün. Kendi emniyet müdürünü güvenliğini sağlamıyor ve sadece orada emniyet müdürü de değil polislerimiz de şehit oldu. Çok acı bir olay... Kendi ailesi bakımından, milletimiz bakımızdan acı bir olay...”
Sadettin Tantan
İçişleri Bakanı
Kortej, Okkan’ın naaşını tören alanına getirdiğinde 25 bin Diyarbakırlı Gaffar Baba diye haykırıyordu.
Diyarbakırspor da onursal başkanlarını uğurlamaya tam takım gelmişti.
“Cenazeye bütün takım geldik zaten bütün Türkiye oradaydı, herkes oradaydı. Çokta duygusal anlar yaşadık. Herkes onu çok seviyordu.”
Güvenç Kurtar
Diyarbakırspor Teknik Direktörü
Törenden sonra Gaffar Okkan’ın cenazesi uçak ile Ankara’ya getirildi. Ankara’da yapılan törene devletin en üst kademeleri gelmişti. Devlet töreninin ardından Okkan’ın naaşı son kez yola çıktı. Bu sefer istikamet doğduğu topraklardı. Gaffar Okkan 44 yıl önce polis olmak için ayrıldığı Adapazarı’nın Hendek ilçesine tabut ile geri dönüyordu ve binlerce kişi cenazeyi almak için Gaffar Okkan’ın doğduğu pembe boyalı eve geldi.
Ali Gaffar Okkan, 24 Şubat 1952 günü Hendek’te doğdu. Bir ablası vardı. Sonraki yıllarda kız kardeşi de olacaktı. O evin tek erkek çocuğuydu. Babası Fikri Okkan, Hendek’in ileri gelenlerdendi. Adapazarlılar kilometrelerce yolu Fikri Okkan’ın fırınından bir somon ekmek almak içmek kat ederlerdi. Fikri Okkan’ın girişimci bir ruhu vardı.Okkan, bir minibüs satın alıp Adapazarı - Hendek arası seferler düzenlemeye başladı.
“Mesela biz yetişirken Ali derdik. Yani herkes Ali Ali diyorlardı. Ne zaman ki Ali, emniyet müdürü oldu bilhassa okulda Gaffar diye çağrılmaya başlanmış. Piyasada Gaffar diye tanınıyor. Bir tane minibüs alındı, şöför alındı arabaya. Ali de zaman zaman gelip de vitesi geriden sallamaya bayılırdı.”
Doğan Başmanav
Ali Gaffar Okkan’ın çocukluk arkadaşı
Gaffar Okkan’ın girişkenliği, halka karışma arzusu genç yaşta kendisini belli etmeye başlamıştı. Gaffar Okkan, aynı yıllardaki yakın arkadaşlarına geleceği hakkında ipucu vermeye başlamıştı.
“Bizim karşıki evimizin karşısına siper aldık. Bana da gelen bir oyuncak tabanca vardı o zaman. Onla birden Gaffar’ın önüne çıktık. O anda durdu. Polis olayım size gösteririm, dedi. O zaman polislik muhabbeti yok. Hepimiz kısa pantolon dolaşıyoruz
Polis Koleji’ne girdiğinde henüz on beş yaşındaydı.
“Okul yıllarına baktığımız zaman bir kere Gaffar çok zeki bir çocuktu. Çok ders çalışan bir tipte değil yeteri kadar çalışan ama başarılı olan bir arkadaşımızdı. Ketum ve sakin bir yapısı vardı. Sporu severdi.”
Kadir Canbelek
Gaffar Okkan’ın Kolej Arkadaşı
Yakışıklı bir arkadaşımızdı. Böyle manken gibi hareketleri, yürüyüşü... Ben, onu şeye benzetirdim: Artist Bernardo R. Japon’a ve hep öyle diyesim gelirdi.
Şevki Dinçal
Gaffar Okkan’ın Akademi Arkadaşı
Polis Koleji’nde 3 yıl geçirdikren sonra Gaffar Okkan, Polis Akademisi’ne devam etti.
Gaffar Okkan’ın ilk tayini en uzun süre görev yaptığı İzmir’e çıktı. Eşrefpaşa Amirliği’nde görev yaptı.
“Müşterek iş bölümü vardı aramızda. Birimiz yemekçilik, birimiz bulaşıkçılık, birimiz temizlikçilik... Gaffar, daha ziyade temizlik ve alışveriş işlerine bakardı.”
Şevki Dinçal
Gaffar Okkan’ın Polis Arkadaşı
Gaffar Okkan, yaklaşık 1.5 yıl sonra terörle mücadele şubesine geçti. Buradaki görevi hiç de kolay değildi. İzmir, İstanbul’dan sonra siyasi olayların yaşandığı en büyük illerden biri olmuş. Polis teşkilatı lendi içerisinde sağcı - solcu ayrışmasını yaşadı. Bir yanda sol görüşlülerin POLDER’i diğer yanda da
Ülkücü görüşün POLDER’i vardı.
“Gaffar, hiçbir memurunu yalnız bırakmazdı risk olmasına rağmen. Hep memurlarıyla beraberdir, yanındadır ama arkasında değildir.
Kadir Canbelek
Gaffar Okkan’ın Polis Arkadaşı
Gaffar Okkan, çocukluk aşkı Zerrin Hanım ile İzmir’de görev yaptığı sırada evlendi. İlk çocukları burada dünyaya geldi. Gaffar Okkan, İzmir’de 10 yıl boyunca görev yapmıştı.
Takvimler 1983’ü gösterdiğinde şark görevi için Güneydoğu Gaffar Okkan’ı çağrıyordu. Şanlurfa’da gerçekleşmi fail-i meçhul cinayetlerin sayısı ise ürkütücü boyutta idi ve bu cinayetler Okkan’ın sorumluluğuna girmişti. Urfa’da iyi bir takım vardı. 5 faili meçhul cinayet bir ayda çözülecekti.
Şanlıurfa’da üç yıl görev yaptıktan sonra Gaffar Okkan’ın tayini Batı Anadolu’ya çıktı. Eskişehir’e ayak bastığında Eskişehirspor 2. Lig ile mücadele ediyordu. Takım iflasın eşiğindeydi ve böylesine bir dönemde Eskişehir Emniyet Müdürü Atilla Aytek, Eskişehirspor Kulübü Başkanı olmayı kabul ediyordu.
“Dedim ki Gaffar Eskişehirspor’u bana verdiler. Sen artık düzenleme öyle bir yapacaksın ki halk ile polisi bu konularda kafa kafaya getirmeyeceksin”
Eskişehir Emniyet Müdürü
Atilla Aytek
Atilla Aytek, Eskişehirspor başkanı olduktan sonra asayişte Okkan’a bağlandı. Asayişi Çevik Kuvvet takip etti. Görev sahası sürekli genişliyordu ama Gaffar Okkan bir sorumluluk daha üstlenmek üzereydi. Bu sorumluluk onu tanımadığı bir sporun en önemli görevlilerinden biri yapacaktı.
Zile bastım. Gaffar’ı çağır dedim. Gaffar geldi. Gaffar dedi bu hentbolu biliyor musun? Seviyorum, dedi. <Bir hentbol takımı kuralım mı, dedim. Kuralım da dedim. Para yok yani. Nasıl olacak bu işin masrafları. Sen dedim, takımı kur. Hocayı al yıkarıya, bir çalışma yap. “
Eskişehir Emniyet Müdürü
Atilla Aytek
Ve 1988 - 1989 sezonunda Eskişehirspor Hentbol Takımı 2. Lig’e çıkmayı başaracaktı.
“İşte biz deplasmanlara gidiyoruz. Gittiğimiz yerdeki havamız, astmosferimiz çor farklı... Ve o kadar içtendi ki samimiydi ki...”
Sinan Ömer
Dönemin Polis Gücü Antrenörü
“O bindiğimiz araçların şöförlüğünü Gaffar Okkan bizzat kendisi yapıyordu.”
Sinan Ömer
Dönemin Polis Gücü Antrenörü
“Dedim, söz veriyorum size. Sizi bir yıl sonra lige çıkartacağım dedim. Elimden tuttu. “Söz veriyor musun?” dedi. Veriyorum dedim ve biz bir sene sonra 2. Lig’e terfi ettik.”
Sinan Ömer
Dönemin Polis Gücü Antrenörü
“Ondan sonra arka arkaya çok büyük bir yükseliş başladı. 3 -4 sene içerisinde sıfırdan aldığımız bir takımı Avrupa’ya kadar götürdük”
Sinan Ömer
Dönemin Polis Gücü Antrenörü
Böylelikle halk ile arayı iyi tutmayı öğrendi.
“Gaffar, anons açtı. Bir yerde yangın var.Nerede yangın, diye sordum. İşçiler yapmış, koştuk. Sosyal Sigortalar Hastanesi’nde 8 işçi yaralanmış, kömür olmuşlar. Üzerilerine su atıyorlar. Bunlar kurtulur mu dedim. Hayır, dedi doktor. Ne yapmamız gerekiyor, dedim. Bir tek Ankara Yanık Tedavisi Hastanesi’nde var ama iİki saat içinde nakletmemiz lazım. Tayyar boşalttı yolları. Uçağı kaldrdık. Ankara’yı da organize etti. Ankara’da hepsini Yanık Merkezi Hatanesi’ne götürdü. 7’si hayata tutundu 1’i öldü.”
Eskişehir Emniyet Müdürü
Atilla Aytek
Gaffar Okkan, Eskişehir’deki son yılını emniyet müdür yardımcısı olarak geçirdi.
Aynı zamanda siyasal bilimler fakültesinden diplomasını da almıştı. Artık emniyet müdürü olmasının önünde hiçbir engel yoktu ve bir telefonla o hayal gerçek oldu. Gaffar Okkan, 41 yaşında Kars Emniyet Müdürü olarak tayini çıktı. Okkan, Kars’a ayak bastığında yıl 1993’tü. Güneydoğu’nun en kanlı geçen fail-i mrçhullerin, terör eylemlerinin ardı arkası kesilmediği 1993...
Kars’ta devriyeler arttırılmış, özel harekat birimi kurulmuştu. Kars’ta terör olayları neredeyse bitme noktasına getirilmiş bulunmaktaydı.
“Vali ve emniyet müdürü olarak 8 ay görev yapma imkanı buldum. Gittiğmde 100 civarı okul kapalıydı terör nedeniyle. Gaffar Okkan’ın ayrıldığı dönemde de başka hiçbir kapalı okulumuz kalmamıştı.”
Hüseyin Atak
Kars Valisi
1993 - 1994 yıllarında MEB’ib tayin ettiği öğretmenler büyük bir bölümü Kars’a gelmezdi. Çekinirlerdi tahmini öğretmenler ama Gaffar Okkan, öğretmenlerin annesi ve babasına telefon açardı. Çocuklarını Kars’a göndein. Rahat edersiniz diye telefonla aramıştı. Hakikaten 100 öğretmenden 90’ı Kars’a gelmeye başladı.
Hüseyin Atak
Kars Valisi
1997’nin Kasım ayında Gaffar Okkan’ın tayini Diyarbakır’a çıkmıştı.
Diyarbakır’ın en tehlikeli mahallerinden birinde de emniyetin binası olacaktı. Diyarbakır sokaklarına kameralar kurdurdu. 16 ayrı kamera Gaffar Okkan’ın Diyarbakır’daki gözleri oluverdi. Kadın polislerin kullandığı arabalar ihtiyacı olan kent içindeki ulaşımını sağlamaya başladı. Okkan, 60 timlik şahin ve yunus timleri kurdu. Şahinler, ağırlklı olarak kadın polislerden oluşuyordu.
“Ailesi ile sıkıntısı olan, eşi iles ıkıntısı olan çocukları ile problemi olan veya çocuğunun başı belaya giren, polis tarafından gözaltına alınan çocuklar için Gaffar Okkan’a rahat ulaşabilme imkanları vardı. İnsanlar ona güven duydukça o biraz daha fazlasını yapma gayreti içine girdi. Okkan, Diyarbakır esnafı ile sıcak ilişkiler kurdu. Onlarla el ele verip yerel ekonomiyi canlandırmak istiyordu.
“Sayın emniyet müdürüm birer çayımı içer misiniz? İcabeten ‘hay hay’ dedi. O zaman burada oturmuşuz. Karşıda ilahi okuyordular ve beraber geldik buraya oturduk. İlahiye de onlar iştirak ettiler. Siyasiler gibi değil halk ile iç içe olan bir insandı. Onun için halk emniyet müdürü Gaffar Okkan değil Gaffar Baba diyorlardı.
Abdülaziz Babatlı
Esnaf
Gaffar Okkan’a göre spor hem yerel ekonomiyi canlandırmak hem de halk ile kenetlenmek için eşsiz bir aşktı. Diyarbakırspor, yönetim tehlikesinden dolayı 3. Lig’e düşürülme tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Okkan, yönetimi topladı ve Adnan Öktüren’in başkan seçilmesinde yardımcı oldu.
“Sayın Başbakan, Bakanlar Kurulu toplantısını kesip bizimle 1 saate yakın bir görüşme yaptı. Diyarbakırspor Şehir Stadı’nın ışıklandırılması talimatını o anda telefonu kaldırarak Gençlik ve Spor Bakanı’na talimat verdi.”
Adnan Öktüren
Diyarbakırspor Teknik Direktörü
“İstiklal Marşları okunuyor maçlardan önce. Protokol İstiklal Marşı’nı okuyor. Başka hiç kimse okumuyor. Sonrasında sahaya çıktığı zaman Gaffar Okkan, 20 bin kişi tek bir ağızdan Gaffar Okkan diye bağırıyordu. Çok etkilenmiştik yani. İstiklal Marşı’nı okumayan insanlar, Gaffar Okkan diyerek sahayı inletiyorlardı. Müthiş bir şeydi.”
Sinan Öner
Gaffar Okkan’ın arkadaşı
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nü çok isteyen Ali Gaffar Okkan, 1999 - 2000 yılında Rizespor’a karşı yapılan play-off maçında o hayal kıl payı kaçırıldı. Ali Gaffar Okkan’ın emniyet müdürlüğü görevini yaptığı yıllar PKK terörünün azalma döneminde olduğu bir dönemdi ancak Okkan’ın karşısında bir terör örgütü daha vardı. Bu örgütü Ankara’nın gündemine almak için Okkan, yoğun çaba sarf edecekti.
“Serdahlı, bu dosyayı size bırakayım. Ne olur bu dosyayı hemen inceleyin, Bir şeyler yapmamız lazım, dedi. Gaffar ile bu dosyayı uzun uzun tartıştık. Bu dosya biliyorsunuz Hizbullah dosyası. Sonra ertesi gün OHAL Valisi, Kolordu Komutanı, MİT Bölge Başkanı ve ben bu dosyayı onlara brifing halinde Gaffar, verdi. Dedim ki ben bu dosyayı yarın ya da öbürsü gün, basın toplantısıyla Türkiye’nin gündemine oturtacağım.
Cemil Serdahlı
Diyarbakır Valisi
Diyarbakır Emniyet Müdürü’ne göre Hizbullah bir terör örgütü değil adeta bir gizli servisti.
“Hizbullah, Kürt-İslam devleti kurmk üzere kitabevinde başlayan ve sonuçta silahlı - silahsız kavgası başladı. Bir kanat silahsız yolumuza devalım edelim derken bir taraf silaha davranalım, diyordu. Mücadelesinde Fidan Güngör ölmesi ve eğitimlerinin sistemli, projeli bir örgütlenme modeli var.”
Sadettin Tantan
İçişleri Bakanı
Güneydoğu emniyet müdürleri,20 Ekim 1999 tarihinde Diyarbakır’da toplandı.
“İyi bir koordinasyon gerekir. OHAL Valisi, bütün OHAL bölgesindekiilleri topladı merkez Diyarbakır olmsak üzere. Onlara da brifing verildi. Oradaki Hizbullah dosyalarının da Diyarbakır’a örneklerinin getirilmesi istendi ve Diyarbakır’da bir bilgi bankası kuruldu. Diyarbakır’da bölge merkezi olduğu için başında da haliyle emniyet müdürü olan Gaffar vardı.”
Cemil Serdahlı
Diyarbakır Valisi
Gaffar Okkan, bir Hizbullah itirafçısından aldığı bilgilerle örgüte önemli darbeler vuracaktı. Önce Hizbullah’ın Mardin’deki arşivi ele geçirildi. Ardından Gaziantep’teki Hizbullah arşivi polisin elindeydi. Hizbullah, gizliliğe önem veren örgütlerden biriydi ancak gariptir ki Hizbullah’a katılmak isteyenlerden el yazılarıyla başvuru, özgeçmiş ve gerçekleştirdiği eylemler ve çevresine ilişkin istihbarat istemiyor ve bu arşiv örgütün sır kapıları ardında saklanıyordu.
Polis, bir eve yaptığı baskında tam tamına 20 bin Hizbullah terör örgütü üyesi ve sempatizanlarına dair ayrıntılı bilgiye ulaştı. Arşiv, Hizbullah’ın mezar evlerinin de bulunmasına hız kazandıracaktı. Artık domuz bağlı katliamlar, akşam haberlerinin vazgeçilmez konusu olmuştu
Domuz bağı işkencesi: Sorgulanan kişiler ilk önce dizlerinin üzerine eğiliyor. Ardından elleri ve ayakları bağlanıyor.
1992 - 1996 yılları arasında sadece 1550 örgüt militanı yakalanmışken 1997 -1999 yılları arasında bu sayı 2951’e yükseldi. Ardı arkası kesilmeyen operasyonlar, örfütün şura diye nitelendirilen kişilerini giderek sıkıştırmaya başladığında örgütün lideri Hüseyin Velioğlu, Güneydoğu’yu terk ederek İstanbul’a yerleşecekti. 17 Ocak 2000 tarihinde Beykoz’da bir eve düzenlenen operasyonda Hüseyin Velioğlu öldürüldü. Gaffar Okkan, operasyonda şahsen bulunmadı ama operasyonun başarıya ulaşmasında ve idtihbaratında büyük emeği vardı. Bunu Hizbullah liderleri de biliiyordu ve liderlerinin intikamını almaya yemin etmişlerdi. 17 Ocak Operasyonundan sonra Hüseyin Velioğlu’nun cenazesi Batman’a getirildi. Başlangıçta bu mezar yeri kocaman bir türbe havasında inşa edilmişti ancak güvenlik güçleri müdahale ettiler ve mezarlığın çapını diğer mezarlıklara indirdiler. Güvenlik güçlerine göre Hüseyin Velioğlu’na yapılacak ziyaretler, Hizbullah’ın tabanının olup olmadığını gösterecekti ancak bugüne kadar Hüseyin Velioğlu’nun mezarlığına pek uğrayan olmadı. Hizbullah, kendisini mezar ziyaretinde de gizlemeyi tercih etti. 2000 yılında 3300 örgüt üyesi gözaltına alındı. Gaffar Okkan, devlet içine sızan Hizbullahçılardan da haberdardı. Diyarbakır’da tutukladığı 500 kişiden yaklaşık yetmişinin kamu görevlisi çıkması onu şaşırtmadı. Yakın çevresine teşkilat içinden de Hizbullah’a bilgi sızdıranlar olduğunu düşünüyordu. Öldürülmesinden kısa bir süre önce bir basın toplantısıyla 26 Hizbullah militanının ismini açıkladı.
“Eski günlerde sıkıntılarda had safhaya gelmişti. Ben demiştim ki Gaffar ne olur bu kadar ön plana çıkma. Artık oradaki şeyi noktala. Ne olursa olsun. Böyle böyle sıkıntılar geliyor kulağımıza. Aynen tabiri şudur. O kelimeyi çok kullanır: “Salla ya” hiçbir şey olmaz, dedi.”
Şevki Dinçal
Gaffar Okkan’ın polis arkadaşı
Gaffar Okkan’ın aldığı tehditler artmıştı. 2000 yılının eylül ayında bir hücre evine yapılan baskında kendisine yönelik bir suikast planı ele geçirildi. Daha da önemlisi Gaffar Okkan, kendisine yapılan bütün suikastin bilgisine sahipti.
Diyarbakır’da Gaffar Okkan ile Hizbullah’ın faaliyetleri konuşuldu. Bir belge ortaya çıktı. Bu belge Hizbullah’ın Diyarbakır sorumlusu Sabır Özdemir tarafından Hizbullah önderliğinde gönderilen bir mektuptu. Mektupta Sabır Özdemir, Gaffar Okkan’a karşı Diyarbakır emniyet müdürünü öldürmek amacıyla Şehitlik Caddesi’nde bir suikast düzenleyeceklerini ve bunun için Kalaşnikof tüfeklere ihtiyacı olduklarını söylüyordu. Örgüt önderliğinden gelen cevap da ise “yeter ki onu öldürün, bütün Kalaşnikof tüfeklerimiz bunun için heba olsun.” yanıtı verilmişti. Yani Gaffar Okkan hangi silahla, hangi caddede öldürüleceğini biliyordu.
Gaffar Okkan, şehit edilmeden dakikalar önce gazeteci Nuriye Akman, bir röportaj için Okkan’ın makamındaydı.
“Ben o zaman ilk romanımı yazıyorum. Nefes romanımın ismi ve baş karakterin ismini dr Gaffar koymuşum. Böyle bir hava tarak ‘sen bilir misin Gaffar ne demek?’ dedi. Aaa bilmez miyim Gaffar, çok affeden anlamında. “Peki ne iş yapıyor senin Gaffar?” dedi. Ben de bir ölü yıkayıcısı o dedim. Onun üzerine şöylr bir titredi. Çok net hatırlıyorum. İçini çekti böyle. Değiştir o ismi dedi. Hep beraber çıktık dışarıya. Zaten bizim yanımızdayken vali onu çağırdı.”
Nuriye Akman
Gazeteci
“Telefon açtı, dedi ‘Nuriye Akman beni ziyaret etmek istiyor. Ben ondan sonra geleyim size.’ Tamam dedim. Nuriye Akman geldi. Onla 1 - 2 kelime etmeden...
Cemil Serdahlı
Diyarbakır Valisi
Gaffar Okkan, zırhsız araç kullanmayı tercih ediyordu. Böylelikle halka bir mesaj vermek
istiyordu. Diyarbakır’da korkulacak bir şey yok diyordu. Bütün Türkiye’nin bunu öğrenmesine
rağmen kaçınılmaz olan gerçekleşti. Hizbullah’ın tam da gösterdiği yerde o kanlı pusu
kuruldu ve kalaşnikof tüfekler ateş saçtı.
“17.30 çıkacağız hazırlanın. dedi. 17.45’te müdür bey aşağı indi. Bizde tedbirimizi aldık. Öncebiz çıktık. İlk önce biz çıkarız yunuslar olarak. Motorla birlikte çıkarız, önden gideriz. Peşimizden 30 - 40 metre sonra da makam aracı çıkar. Onun peşinden de koruma aracı çıkar. Konvoy şeklinde biz çıktık. İlk kavşağı geçtik. Camiinin önüne geldik. Camiinin önüne geldiğimizde arka taraftan tarama sesleri geldi. Ben orada durdum motorla. Ahmet ve arkadaşım Mehmet, silahı çekti. Müdür bey de taranıyor, dedi. Tam dönerken yan tarafımızdan birileri çıktı. O anı hatırlamıyorum. Bize bomba atılmuş biz düştükten sonra. Da bizi taramaya başladılar. Ben ortaya sürünerek geçtim. Arka tarafa geçtikten sonra benim de belimde silahım var. Karşılık verdim. Bacağımda bomba parçaları vardı. Kaleşnikof mermisi vardı.”
Suikastın tanığı polis
Gaffar Okkan’ın makam aracı enkaz haline gelmişti. Militanlar halen Okkan’ın öldüğünden şüphe duyuyorlardı. Araca yaklaştılar. Kapıyı açtılar ve yakın mesafaden ateş etmeye devam ettiler. Olay yerine yakın 100 metre ileride polis karakolu olmasına rağmen ellerini, kollarını sallayarak kaçmışlardı. Geride Hizbullah’ın simgesi olan bir makarof tabanca bırakmışlardı. Olaydan yaralı kurtulan polisler, 3310’nun şehit olduğunu telsizle merkeze ilettiler. Gaffar Okkan ve 5 koruması olay yerinde şehit düşmüştü.
Ali Gaffar Okkan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde suikaste uğrayan ikinci isimdi. Bahri Cemil Serhatlı olayın ertesi günü yaptığı açıklamada olay mahallinde 16 ayrı silahtan atılan 469 kalaşnikof mermisi, makarof marka tabancadan çıkan 10 mermi kovanı ve 4 ayrı tabancadan çıkan 48 boş kovan bulunduğunu açıkladı. İlk şüpheliler Okkan’ın adını açıkladığı 26 Hizbullah militanı idi. Hemen 300 eve özel harekat operasyon düzenlendi ve 300’e yakın kişi gözaltına alındı ancak ilk etapta hiçbir şüpheli yakalanamadı ancak 30 Mart 2001 tarihinde Ejder kod adlı Hasan Sarıağaç, bir evde ölü geçirildi. Sarıağaç’ın evinde ele geçirilen kalaşnikof, suikastte kullanılan silahlardan biriydi. İki hafta sonra Hamza kod adlı Mehmet Fidancı, canlı ele geçirildi. Fidancı ifadesinde suikastin detaylarını şöyle anlatıyordu: Suikaste Diyarbakır Askeri Kanat Sorumlusu Hasan Sarıağaç’ın talimatıyla karar verildi. 26 tetikçi teker teker seçildi. Tetikçiler önce 10 gün atış eğitimi aldı. Suikastın yapılacağı yerde dört gün silahsız tatbikat yaptık. Saldırının ardından iki grup, örgüte ait araçlarla kaçtı. Benim de içinde bulunduğum dörtlü grup ise Şehitlik Camii’nde buluştuk. Silahları burada bekleyen kişilere vererek kaçtık. Aradan 9 ay geçtikten sonra 28 Eylül 2001 itibariyle sayıları 26 olduğu iddia edilen militanlardan 14’ü canlı 1’i ölü yakalanmış oldu. Suçluların bir kısmı Gaffar Okkan’ın katlinin 10. yılında 2011’de Ceza Muhakeme Kanunu’nun 102. maddesinin yürürlüğe girmesi ile serbest kalacaktı.
“Hizbullah öldürdü bunları. Başından beri tereddütüm yok. Öyle olduğunu düşünüyorum. Öldürülmesinden 10 gün önce belki de 15 gündür yakın bir zamanda Diyarbakır’da uzun uzun sohbet etme fırsatı buldum ve kendisine Hizbullah’ın bir misilleme yapacağını, bunu beklemek gerektiğini söyledim.
Ruşen Çakır
Gazeteci
Adapazarı Fırıncı Fikret’in oğlunu, polis teşkilatı 3310’u, Diyarbakır ise Gaffar Babası’nı kaybetmişti.
Şehadetinin 23. yıl dönümünde Ali Gaffar Okkan’ı saygı, sevgi veözlemle anıyoruz, arıyoruz...
Erinç içinde uyu Gaffar Baba...