Kuramsal psikoloji denince belki de herkesin aklına benzer isimler gelir Sigmund Freud, Alfred Adler, John Watson, Irvin Yalom, Jean Piaget ve daha bir çok isim. Ancak bunların arasından birisi de vardır ki tespitleriyle her daim ufuk açıcı olmayı başarabilmiştir: Carls Gustav Jung.
Carl Gustav Jung (26 Temmuz 1875 - 6 Haziran 1961), İsviçreli bir psikiyatrist ve analitik psikolojinin kurucusudur. Jung, Sigmund Freud ile başlayan bir işbirliği sonrasında kendi psikolojik teorisini geliştirmiştir. Jung'un analitik psikolojisi, bireyin bilinçaltını ve kolektif bilinçaltını inceleyerek insan psikolojisinin derinliklerine inmeyi amaçlar. Freud'un psikanalitik yaklaşımının aksine, Jung kolektif bilinçaltının evrensel ve kültürden bağımsız bir boyutunu vurgular. Jung'un teorisinde, arketipler, kolektif bilinçaltındaki genel, evrensel semboller ve imgeler olarak önemli bir rol oynar. Jung ayrıca kişilik tipleri üzerine yaptığı çalışmalarla da tanınır. Onun kişilik tipi teorisi, dört temel fonksiyonu (düşünce, duygu, duyumsama ve içgüdü) ve bu fonksiyonların dört temel tutumu (dışa dönük, içe dönük, duygusal ve düşünsel) içerir. Jung, psikolojik araştırmalarının yanı sıra mitoloji, din, sembolizm ve kültürle ilgili konularda da önemli çalışmalar yapmıştır. Jung'un eserleri, psikoloji alanında olduğu kadar edebiyat, sanat ve felsefe alanlarında da geniş bir etki bırakmıştır.
Biz de bu incelememizde Jung'un arketip kavramı ile ilgili yaklaşımlarını ve bunların din-mitoloji-sembolizm-kültür gibi konularla ilişkisini inceleyeceğiz.
Arketip Kavramı psikolojide ilk kez Jung tarafından ortaya atılmıştır. Kısaca tanımı "kolektif bilinçaltını oluşturan öğelerdir. Kalıtsal eğilimler doğrultusunda bireyin hayatlarına rehberlik eden ve ortak bilinçdışının içinde yer alan arketipler, yoğun duygusal öğeler ve enerjiler taşıyan evrensel düşünce biçimleridir." "Freud’un öğrencisi ve asistanı olan Carl Gustav Jung, daha ileriki aşamalarda Freud’un görüşlerine karşı çıkmaya başlamış, çoğunlukla Freud’un görüşlerini ve öğretilerini reddetmiştir. Jung, kendi görüşlerini Freud’dan ayırt etmek için Freud’un “psikanalitik psikoloji” ve “psikanaliz” kavramlarına karşıt “analitik psikoloji” adını kullanmıştır. Bilinçdışının varlığını kabul ederek, psikanalizmin üç temel unsuru olan id, ego ve süperego yerine bilinç, kişisel bilinçaltı ve kolektif bilinçaltı olmak üzere üç boyutlu bir yapı benimsemiştir." "Jung, temel insan davranışlarını sergileyen dört arketip olduğunu, her bir arketipin kendine ait değerleri, anlamları ve kişilik özellikleri olduğuna değinmiştir. Evrensel mitik karakterlerin yani arketiplerin, tüm dünyadaki insanların kolektif bilinçaltlarında yatmakta olduğuna inanmaktadır. Arketipler bir bütün olarak ele alındığında, insan ruhunun gizilgüçlerinin toplamını canlandırmaktadır. Tanrı, insan ve kozmos arasındaki derin ilişkiler bakımından atalardan kalma zengin bilgi hazinesidirler. Bu hazineyi açmak, onu yeni bir yaşama uyandırmak, bilinçli bütünleştirmek, insanı yalnızlığından kurtarıp, sonsuz kozmik sürece katmak davranışı bilimden de, ruhbilimden de öte bir yaşam türü olmaktadır (Jung, 2006, s. 52). Bütün insan yaşantısının ilk kaynağı arketip, bilinçdışındadır; yaşamlarımıza oradan uzanmaktadır. Yansımalarını çözümlemek, onları bilinç yüzeyine çıkarmak gerekmektedir (Jung, 2006, s. 52).
Jung’a göre bilinçaltı kendisini halk masallarında ve mitlerde ifade etmektedir. Mitler kendimizi gerçekleştirme yolunu gösteren işaretlerdir. Dört aşaması vardır (Jung, 2015, s. 36);
1. Gölgeler
2. Anima ve Animus
3. Persona
4. Kendilik (Ben)"
bknz. (F. Begüm Yılmaz, 2018, 479097)
Gölgeler (Shadow): Jung'a göre, gölge, bireyin kabul etmek istemediği, bilinçsizde saklanan karanlık ve çoğunlukla negatif yönlerini temsil eder. Kişinin kendisiyle yüzleşmesi ve bu gölgelerle barışması, kişisel gelişim için önemli bir adımdır.
Anima/Animus: Anima ve animus, sırasıyla erkeklerdeki dişi, kadınlardaki ise eril enerjileri temsil eden arketiplerdir. Bu arketipler, bireyin karşı cinsle ilişkilerde deneyimlediği içsel karşıt özellikleri simgeler. Jung'a göre, kişisel gelişimde bu içsel karşıtlıkların dengelenmesi önemlidir.
Persona: Persona, kişinin toplumda sergilediği dış yüzü ve sosyal maskesini temsil eder. Bu arketip, bireyin toplumsal normlara uygun davranışlarını ve rolünü simgeler. Ancak, bu dışsal görüntü, kişinin gerçek benliğini yansıtmayabilir.
Self (Kendilik): Kendilik, Jung'un teorisinde en yüksek arketiptir. Bu, bireyin tam potansiyelini, bütünlüğünü ve dengeyi temsil eder. Kendilik, diğer arketiplerin birleşimiyle ortaya çıkar ve kişinin içsel gelişimi ve bütünleşmesi sürecinde önemli bir rol oynar.
Jung bu arketipleri genellikle Dini-Mitolojik içeriklerde veya Halk Masallarında gözlemler, Elbette birçok arketip tanımlamıştır ancak bunlardan başlıcaları bu yukarıdaki dört tanesidir. Bunların yöntem ve tekniklerini Arş. Gör. Dr. Meltem YILMAZ Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, 30.09.2020 Tarihli CARL GUSTAV JUNG’UN DÖRT ARKETİPİ BAĞLAMINDA KEÇELİ KIZ MASALININ İNCELENMESİ makalesini okuyarak rahatlıkla öğrenebilirsiniz. Ayrıca meraklıları için Gustav Jung'un 4 Arketip Adlı eserini okumasını da tavsiye ederim.