Abdi İpekçi’nin ölümü üzerinden yedi yıl geçti. Bu yedi yıl içinde ne yazık ki cinayetin giz perdesi kaldırılamadı. İpekçi’yi öldürenler belliydi ancak bu katil çetesinin ardında kimler vardı? Katiller, cinayetten sonra nasıl korunmuşlardı? Ve nasıl bugüne kadar böyle görünmez ellerce korunabilmişlerdi?
Ağca adlı serseriyi bir yana bırakıyorum. Kimdir örneğin Oral Çelik’i koruyan? Nasıl oluyor da Oral Çelik, bunca olaydan sonra Avrupa’da elini kolunu sallayarak dolaşıyor? Kimler sağlıyor çeşitli sahte pasaportları Oral Çelik’e? Belki bu soruları devletin duyarlı kesimlerinde yanıtlayacak olanlar bulunur. Bulunmalıdır da!
Ağca’nın eski MİT görevlilerinden Şahin Tolunoğlu ile ilişkisi vardı. Bu ilişki, hem Ağca’nın hem de başka ülkücülerin ifadelerinde orduya çıkmıştı. Bir terörist ile bir MİT görevlisinin bu derece yakın ilişki kurmalarının nedeni ne olabilirdi? Neydi bu ilişki? Kim sağlamıştı bu ilişkiyi? Ve kimler eliyle sürdürülmüştü bu ilişki? Bunlar hiç açıklanmadı, açıklanmıyor.
Oral Çelik, bugün Belçika’da bugün bir Türk pasaportu ile dolaşıyor. Fransa’dan kaçtı çünkü arkadaşı Abdullah Çatlı, Fransa’da tutukludur. ÜGD Genel Başkan Yardımcısı Çatlı, İsviçre’nin Basel kentinde ortaya çıkartılan, aralarında İpekçi cinayetinin aranan sanıklarından Mehmet Şener’in de bulunduğu bir uyuşturucu madde kaçakçılığı örgütü nedeniyle tutuklanmıştır.
Çatlı’nın Fransız polisince hemen Basel savcılığına teslim edilmesi gerekmekteydi. Aradan bir yıl geçti ancak Fransız polisi Çatlı’yı İsviçre polisine teslim etmedi.
“Neden” diye sormaz mısınız? Sorarsınız ancak yanıt alamazsınız.
Çatlı, Mehmet Şener ile birlikte İsviçre’de yakalanmış ve iki gün sonra serbest bırakılmıştı. Aynı gün yakalanan Mehmet Şener tutuklanıyor ancak Çatlı nedense serbest bırakılıyordu. Kimlerdi o gün Çatlı için araya girenler?
Çatlı, bugün Fransız istihbarat örgütünün elindedir ve büyük olasılıkla kurduğı bütün gizli ilişkiler konusunda Fransızlara geniş bilgiler vermektedir. Bu yüzden İsviçre polisineteslim edilmeyip Fransa’da sorgulanmaktadır ve yine bu yüzden Oral Çelik, Fransa’dan kaçıp Belçika’ya sığınmıştır.
Hiç belli olmaz. Oral Çelik’in elinde oynayacağı”kozlar” da vardır. Bunun için birtakım kişilerle pazarlığa da oturmaktadır. Oral Çelik’in elindeki kozlar, “bugüne kadar kendisi ile ilişki kuran Türklerin adlarıdır.” Bunların bir kısmı da belki kamu görevlileridir. Hiç belli olur mu?
Bu soruları sormaya başladınız mı birçok kimse tedirgin olur. “Bıktık bu yalan hikayesinden.” diyenlerimiz çıkar. Ardından suçlamalar başlar.
İpekçi, aramızdan biriydi. Tufan Türenç ve Erhan Akyıldız’ın İpekçi’nin anısını yaşatmak için hazırladıkları “Gazeteci” kitabında anlatıldığı gibi o gazetecilikle dopdolu bir basın emekçisi ve seçkin bir gazete yöneticisiydi.
Ne yazık ki biz Türk basını olarak İpekçi cinayetine yeterince eğilmedik, eğilenleri de yalnız bıraktık, suç kanıtları peşinde koşanları ise yüreklendiriğ destekleyeceğimize tersine karalamaya çalıştık.
Abdi İpekçi, cinayetle noktalanan yaşamı ile bir dramın adıdır ve bu daramın senaryosunda Türk basının çaresizlik, umursamazlık ve yetetsizliği de yazılıdır!
(UMAG Vakfı, Uğur Mumcu, Saklı Devletin Güncesi Çatlı vs. 1 Şubat 1986 yılında Uğur Mumcu’nun Cumhuriyet gazetesinde yazdığı İpekçi adlı köşe yazısı, Sayfa 118 - 119.)