18 Nisan 1999 tarihinde erken seçim olmuştu. Erken seçimden birinci çıkan DSP’nin genel başkanı Bülent Ecevit başbakan olmuştu. Bu müjdeli haberi vermek Ecevit’in dönemine denk gelecekti. O süreci başlatan ise Türk Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş’in 5 ay önce yaptığı konuşmadır: Türkiye’ye karşı özellikle son zamanlarda gösterdiği her türlü fesadın içinden Suriye çıkmaktadır. Bu komşumuzun bizim iyi niyetimizi daha fazla istismar etmemesi ve sabrımızı taşırmaması gerekir. Türkiye ilk defa Suriye’yi savaşla tehdit ediyordu. Hafız Esad’ın artık bir karar vermesi gerekiyordu. Tüm uyarılarımıza ve barış açılımlarımıza rağmen asmane tutumundan vazgeçmeyen Suriye’ye karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu, sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha dünyaya göstereceğiz. Öcalan’ın artık Suriye'de kalamayacağı anlaşılmıştı. Hafız Esad nereye gider ama buradan ayrılsın emrini vermişti. PKK terörist elebaşına Abdullah Sarıkurt adına pasaport çıkarıldı. O gün Suriye Hava Yolları ile Şam’dan Atina'ya gitmek üzere havalandı. Türk istihbaratı ise alarmdaydı. Abdullah Öcalan Atina Havaalanı’nda 6 saat kaldı ve Yunanlardan hiç beklemediği ret yanıtını aldı. Bu hayal kırıklığından sonra bir Rus politikacı arandı ve yeşil ışık yanınca Moskova’ya hareket edildi. Öcalan Rusya’ya inince Julir Noski sayesinde izini kolayca kaybettirdi. Türk istihbaratı onu bulmak için tam 33 gün Rusya'nın altını üstüne getirdi. Bu konuda Bülent Ecevit açıklama yapmıştır: Gizli olarak Rusya'ya geçtiği yolundaki haberler çeşitli kaynaklar tarafından da doğrulandı fakat Rusya'da nerede olduğu belli değil. Ankara hemen devlet başkanı Yeltsin ve başbakan Stepashin’in kapısını çaldı ve sonun da Rusya Öcalan'ın tüm ümitlerini kırdı. Türkiye'de yana tavır aldı. PKK terörist elebaşını Aeroflot tarifeli bir uçağı ile Roma’ya yolladı. Sahte pasaportla Roma'ya uçan Abdullah Öcalan havaalanında yakalandı. PKK terörist elebaşı Roma’da yargılanırken bir anda PKK'lı akınına uğradı. İtalyan Hükümeti’nin ikinci tutumu ardından Öcalan hakkındaki tutukluluk kararının kalkmasıyla Türkiye büyük hayal kırıklığı yaşadı. Öcalan komünist partisinin yardımıyla bir villaya yerleştirildi. Türk - İtalyan ilişkileri birdenbire krize giriverdi. Sokaklarda İtalya'ya öfke, İtalyan mallarına boykot çağrıları vardı. Talipoğlu’nu sokakta MİT yetkilileri karşıladı. Zaten görüşmeden haberdarları. Zira telefonlar dinleniyordu. Talipoğlu onlara röportajın ayrıntılarını anlattı. Şimdi ise Türkiye'nin gözü kulağı İtalya'dan gelecek haberdeydi. Ankara’nın gözü karaydı. MİT ve asker ortaklaşa bir operasyon hazırladı. Öcalan’ın Roma'da kaldığı villa havaya uçurulacaktı. Plan için ilk önce başbakanın onayı alındı. Ardından Cumhurbaşkanı Demirel'e anlatıldı ve onun da onayı alındı. PKK Terörist elebaşı Abdullah Öcalan’ın kaldığı villaya yakın bir ev kiralandı ve malzemeler sevk edildi. Komandolar denizden yaklaşacak ve Öcalan ile birlikte kaldığı ev havaya uçurulacaktı.15 dakika süreleri vardı. Son derecede riskli bir plandı. Bu hazırlık Washington ile de paylaşıldı. Gelin yapalım önerisi ise hemen reddedildi. Ankara washington'dan aldığı bu ret cevabı üzerine harekatı durdurdu ancak bu girişim Amerika yönetimine Türkiye’nin bu konu hakkında ne kadar ciddi olduğunu da gösterdi. Ankara'nın gözünde ne Yunanistan ne İtalya ne de NATO vardı. Türkiye'yi kaybetmek istemeyen Amerika Öcalan'ı ne pahasına olursa olsun Türkiye teslim etmeliydi. Nereye gitse Öcalan'ın yüzüne kapılar kapanıyordu, hiçbir ülke onu almak istemiyordu. Öcalan yine Rusya'nın kapısını çalmıştı. Ruslar Abdullah Öcalan'ı kısa bir süre Tacikistan'da Rus Hava Kuvvetleri’ne ait bir üstte sakladılar sonra özel bir uçakla Yunanistan’a yolladılar. Öcalan'dan kurtulma projesinin esas sahibi aslında Dışişleri Bakanı Pangolos’tu. Yunanistan hemen Öcalan'a yeni bir pasaport verdi. Artık adı Lazoros Mavros’tu. Özel bir jet kiralandı ve iki örgüt üyesi ile beraber yola çıkartıldı. Öcalan Nairobi’de 13 gün süreyle Yunan elçiliğinde kaldı ve ne olduysa işte o arada oldu. Başlangıçta MİT, PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın yerini bulamamıştı. İsrail'e başvuruldu. Hiçbir yanıt alınmadı. MOSSAD bu olaya güçlü, kuvvetli koruma Antalya’ya gittiler ve beklemeye başladılar. O arada üç Amerikalı CIA elemanı, özel uydu telefonlarıyla Antalya’ya geldi ve hep birlikte beklenilmeye başlanıldı. Direktif aynen şöyleydi. Uçak önce Uganda’ya gitsin, orada yakıt alsın sonra Nairobi’ye insin. MİT’in uçağı havalandı, Uganda’ya indi. Gösterilen yerden yakıt aldı. Oradan da Nairobi Havaalanı’nın en ücra köşesine çekildi. Işıklarını söndürüldü ve 5 saat sürecek gergin bir bekleyiş başladı. Bu arada Kenya İstihbaratı da Amerikalıların gitmesiyle harekete geçmişti. Washington, Yunanlara da baskıyı arttırdı. Atina’nın bu baskı karşısında direnecek gücü de niyeti de yoktu. Bu haberi Öcalan'a Yunan Büyükelçisi verdi ama onun yanındaki PKK'lılar elçinin gözlendiğini anlamışlardı. Büyükelçiye hediye edilmiş silahlarla direndiler. Elçilikten çıkmak istemediler ve bir katı bir süre işgal ettiler. Yunan görevliler Öcalan ve ekibini elçilikten çıkaramıyorlardı ve bunun üzerine Kenya istihbaratı devreye girdi. Öcalan zorla ikna edildi ve Hollanda'ya gideceği söylenerek elçillikten çıkarıldı. Elçilik bahçesinde Öcalan tek başına Kenya istihbaratının arabasına bindi. Yanına hiç kimse alınmadı. Konvoy havaalanına doğru yola çıkmıştı. Herkes gergindi. Öcalan tam 19.35'te Hollanda'ya gideceğim ümidiyle kendisi bekleyen uçağın ilerisinde bir yerde bırakıldı. İşte dediler uçak orada.Şimdi gidip o uçağa binersen devam edeceksin yoluna. Öcalan biraz sinirlendi ama şüphelenmedi. Öcalan elinde çantasıyla beraber uçağa doğru yürümeye başladı. Kuşku duymuyordu ama gergindi. Uçağın kapısının altında sarışın yabancı dil bilen bir MİT görevlisi vardı. Merdivenleri çıktı. Uçağa binmesi ile üstüne atılan 3 kişiye direnemedi. 15 Şubat gecesi MİT Müsteşarı Şengal Atasagun’un özel telefonu çaldı. Karşıdan tek bir cümle duyuldu: Paketi teslim aldık, kalkıyoruz. Verdiği yanıtta tek cümlelikti. Bizim hava sahasına girince yine arayın. Öcalan'ın getiren uçak Türk Hava sahasına girerken sabahın üçü olmuştu. Atasagun haberi alır almaz Başbakan Ecevit'i aradı. Paket geldi sayın başbakanım dedi. Ecevit de hemen ardından Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i aradı. Süleyman Demirel’in tepkisi ise hayırlı olsun idi.
‘’Bu sabaha karşı saat üçten itibaren bölücü terör örgütü PKK'nın başı Abdullah Öcalan Türkiye'dedir.’’
Bülent Ecevit
16 Şubat 1999 - PKK terörist elebaşı Abdullah Öcalan İmralı'da Kurmay Albay (o zaman ki rütbesi ile binbaşı) Hasan Atilla Uğur tarafından İmralı' da sorgulandı.
Yardımcım Emin Astsubay ile Apo'nun koluna girdik ve onu hücumbottan indirip komando birliğimizin sıraya dizilerek kurduğu patika yoldan geçirip kalacağı hücreye doğru yürümeye başladık. Uzun zamandır kafamda olan bir şey yaptım o sırada. Öcalan'ın kulağına eğilerek "Apo" dedim. "Hı" diye bir ses çıkardı. "Bir varmış bir yokmuş" dedim. Tekrar aynı sesi çıkardı: "Hı"
Sorgu Odasında Apo, İmralı Günleri, Sayfa 42.