Körükle ateş yakalı,
Demirden dağı yıkalı
Ergenekon'dan çıkalı
Nevruz, Türk'ün Bayramıdır.
Türklerin ve Farsların "yıl-başı” olarak kabul edilen ve yeni-yıl, yıl-başı, yeni-gün anlamlarında anılan Nevrûz, Farsça nev/yeni, ruz/gün kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Türklerin kullandığı On İki Hayvanlı Türk Takvimi ile Celâli Takvimi'nin yılbaşı günü olan Nevrûz, bu gün Anadolu’da "Sultan-ı Nevrûz, Nevrûz Sultan, Mart Dokuzu, Mart Bozumu, Gün Dönümü, Yılsırtı" gibi adlarla anılır. On İki Hayvanlı Türk Takvimi: Güneş yılına göre hesaplanmıştır. Dünyanın güneş etrafındaki bir tur dönüşüne veya güneşin on iki burcu devrederken geçiş süresine bir yıl denilmiştir. Bu takvime göre bir yıl; 365 gün 5 saat 50 dakika 47 saniyedir. Oşlak (Aşlak) ayının birinci günü yani Nevrûz günü, bu takvimin yılbaşı günüdür. Kutadgu Bilig'de On İki Hayvanlı Türk Takvimi'nin Koç, Boğa, Koz/İkizler, Kuçık/Yengeç, Aslan, Başak, Erentüz/Terazi, Çıdan/Akrep, Yay, Oğlak, Könek/Kova ve Balık olmak üzere on iki burcu bulunmaktadır. Koç, Boğa, Koz/İkizler burçları bahar; Kuçık/Yengeç, Aslan, Başak burçları yaz; Erentüz/Terazi, Çıdan/Akrep, Yay burçları güz; Oğlak, Könek/Kova, Balık burçları kış yıldızıdır. Celâli Takvimi (Hicri Şemsi) Takvimi: Güneş yılı esasına göre, Ömer Hayyam başkanlığındaki bir kurul tarafından düzenlemiş, Büyük Selçuklu Sultanı Celal'id Devlet Melikşah'a sunmuştur. 1079 yılından itibaren uygulanmaya başlanmıştır. 9 Ramazan 471 (Miladi 15 Mart 1079) yılına rastlayan Nevruz yılbaşı olarak, Hicret yılı da başlangıç noktası olarak kabul edilmiştir. Babür İmparatorluğu da bir dönem Celali Takvimi'ni kullanmıştır. Celali Takvimi sadece tarım gibi ekonomik işlerin düzenlenmesinde kullanılmış, normal hayatta Hicri Takvim kullanılmaya devam edilmiştir. Ergenekon Destanı: Türkler; 21 Mart Nevrûz Günü'nü On İki Hayvanlı Türk Takvimi “Ergenekon” veya “Bozkurt” bayramı olarak kabul ederler. Ergenekon'dan çıkış günü olarak kutlanan bu bayramla ilgili olarak Türkler arasında "Ergenekon Destanı" söylenegelmiştir. Destan, adını Türklerin yüzyıllarca çift sürerek, avlanarak, maden işleyerek çoğalıp yaşadıkları, etrafı sarp ve geçilmez dağlarla çevrili bir yer olan Ergenekon'dan almaktadır. Ergenekon Destanı, Moğol tarihçisi Reşidüddin'in "Câmi'ü't-Tevarih" ve Ebu'l Gazi Bahadır Han'ın "Şecere-i Türk" adlı eserlerinde yer almaktadır. Destanda adı geçen Kayan, bir şahıs değil, ünlü Kayıhanlı kabilesidir. Tukuz ise Göktürkler'in tarihinde önemli yeri olan Dokuz Oğuz'ların adıdır. Ergenekon Destanı'nda bir diğer önemli unsur, tarihsel olaylarla örtüşmesidir. Gerek destanda ana tema olarak önemli bir yer tutan demircilik, gerekse Ergenekon adının yakıştırıldığı coğrafi mekân, Hun birliğinin dağıldıktan sonra, Göktürkler'in Altay Dağları çevresine çekilip demircilik yaparak yaşadıkları yerlerle paralellik göstermektedir.
22 Mart 2017 tarihli Bir Gün gazetesi Osman Koçbay'ın Nevruz (Bahar, Ergenekon) Bayramı köşe yazısı
Ergenekon Bayramımız kut ile dolsun.