Türklerin XI. yüzyıldan itibaren yerleştiği Anadolu'da, sözlü geleneğin bir devamı olarak günümüze kadar sürdürülen sözlü edebiyata "halk edebiyatı" adı verilir. Halk edebiyatı, geleneklerden ve halkın kültüründen beslenir; İslamiyet öncesi sözlü edebiyatın uzantısıdır. Halkın duygu ve düşüncelerini, yaşama ve dünyaya bakışını yansıtır ve dil, biçim, konular ve duyarlıklar açısından sıkı bir şekilde halk kültürüne bağlıdır.
Halk Edebiyatı'nın Genel Özellikleri
- Dil ve anlatımda süslü söyleyişe yöneliş bulunmaz. Genellikle yalın bir anlatım tercih edilir.
- Halk edebiyatı ürünlerinde, söylendikleri ve yaşatıldıkları dönemin yaygın Türkçesi kullanılmıştır.
- Halkın içinden doğan eserler, konu, tema ve duyarlık bakımından halkın hayatına yakından bağlıdır.
- Şiirde, nazım birimi genellikle dörtlüktür ve yaygın olarak hece ölçüsü kullanılmıştır. Hecenin en çok 7’li, 8’li ve 11’li kalıpları tercih edilmiştir. Bazı ozanlar ise şehirde yaşayıp medrese eğitimi almışlardır ve aruz ölçüsünü kullanmışlardır.
- Şiirler, işledikleri konuya göre güzelleme, koçaklama, ağıt ve taşlama, ilahi gibi adlar almışlardır. Ayrıca koşma, türkü, mani, destan, semâî gibi farklı nazım şekilleri de kullanılmıştır.
- Halk deyimleri ve güzel halk söyleyişlerine şiirlerde yer verilir.
- Şiirlerin başlığı bulunmamakta, sadece nazım şekilleri ile adlandırılmaktadır.
- -Genellikle yarım kafiye kullanılır. Daha çok redifle ahenk sağlanır. Kafiyenin yanı sıra “ayak” da söz konusudur.
- Halk edebiyatında nesirle oluşturulmuş zengin bir edebiyat geleneği de bulunmaktadır. Nesir örnekleri arasında halk masalları, halk hikâyeleri, efsaneler, atasözleri, deyimler, halk tiyatrosu, bilmeceler, fıkralar sayılabilir.
- Halk edebiyatı gözleme dayalıdır. Benzetmeler somut kavramlardan yararlanılarak yapılır. Sözü edilenlerin hemen hepsi gerçek yaşamdan alınmadır.