Aşık Paşa hakkında kaynaklarda çeşitli bilgiler bulunmakla birlikte, bu bilgilerin doğruluğu incelenmeye muhtaç olup, çoğu biri ötekinden aktarma bilgilerdir. Aşık Paşa’nın asıl adı kaynaklarda Ali olarak geçer; Aşık adını ise mutasavvıf yani “Hâk âşığı” olduğu için aldığı söylenir. Paşa da askerlikle ilgili bir rütbe olmayıp, ”ağabey, ileri gelen kişi” anlamlarına gelen “ beşe,peşe” kelimelerinden bozmadır. Böylece paşanın, büyüklüğü , ululuğu gösteren bir kelime olup, sevgi-saygı nişanesi olarak eski Türkçede kullanıldığı anlaşılıyor.
Aşık Paşa'nın ailesi Horasan'dan Anadolu'ya gelmiştir. Soylu bir aileden olan Aşık Paşa'nın dedesi Baba İlyas, Horasan'dan Anadolu'ya gelmiş, babası Muhlis Paşa ise Anadolu'da doğmuştur. Kaynaklardan öğrenildiğine göre Aşık Paşa, Kırşehir'de doğmuş; Osmangazi ve Orhangazi zamanlarında yaşamıştır. Aşık Paşa'nın iyi bir öğrenim gördüğü, Arapça, Farsça ve İslami bilgileri bildiği, tasavvuf kültürünü edindiği sufiyane şiirler yazdığı, siyasete katıldığı gene kaynakların verdiği bilgiler arasındadır.
Aşık Paşa'nın Türk dili ve edebiyatı açısından en önemli ve ünlü eseri Garîb-nâmedir. 12.000 beyit dolayında olan Garîb-nâme, dini - tasavvufi konulu bir Mesnevi olup halka tasavvufu öğretmek amacıyla yazılmıştır. Bir bakıma Aşık Paşa, Mevlana'nın Mesnevisi’nde yaptığını Türkçe olarak Garîb-nâme’de yapmıştır. Nitekim, Mesnevinin hem biçim özellikleri, hem de içeriği bakımından Garîb-nâmeye etkisi olmuştur. 1330 yılında yazılmış olan Garîb-nâme, aynı zamanda Türk edebiyatının ilk büyük te’lif mesnevisidir. Eser yüzyılın diğer mesnevilerinin kalıbıyla; fa’ilatün / fa’ilatün / fa’ilün kalıbıyla yazılmıştır. Mesnevi bab denen on bölüme ayrılmış ve her babda da o babın sayısına uygun konular anlatılmıştır. Bu bakımdan eserin geometrik bir düzene sahip oluşu dikkat çeker.
Garib-nâme, konusu bakımından dini-tasavvufi ve ahlâki bir eserdir. Tasavvufu tanıtıcı ve öğretici bilgiler vermesinin yanı sıra, "insan-ı kamil" olmayı öğütleyen ahlâki, didaktik bir hüviyete sahiptir. Ayrıca, mesnevi 14. yüzyıl Anadolu Türkçesinin özelliklerini taşıması bakımından dil çalışmaları için önemlidir. Daha da önemlisi, Âşık Paşa 14. yüzyıl Anadolu'sunun siyasi ve ideolojik birliğinin sağlanmasında ve halkı eğitmekte anadilinin gücüne ve yararına inanmış bir aydındır. Bu nedenle Garib-nâme'de Türkçeye önem verilmesi gerektiğini belirtmiş ve eserini bilinçli olarak Türkçe yazmıştır. Kısacası Garib-nâme, bilgilendirici, öğretici yanıyla önemli olduğu kadar, yazıldığı dönemin dil özelliklerini taşıması ve Anadolu’da gelişen edebi dilin Türkçe olması konusunda, şık Paşa'nın duyarlılığını göstermesi bakımından da dikkate değer bir kaynaktır. Prof.Dr.Kemal Yavuz tarafından Garib-nâme üzerinde yapılmış olan en son ve kapsamlı bilimsel çalışma yayımlanmıştır.
GARİP-NAME (Bir Kesit)
Gönlüme geldi yene bir hoş haber
Hoş hikâyetdür sarîh u muhtasar
.
Bu hikâyet birlige iltür bizi
Birlik evindedür ol dirlik özi
.
Her ki bitdi birlige devletdedür
İkilik ehli kamu mihnetdedür
.
Birlik ehli vardılar togru yola
Birikenlerdür ki irdi menzile
.
Yalnuzın hîç kimsene yol varmadı
İkilikle kimse iş başarmadı
.
Birlik ehli hîç yavuzlık görmeye
Birikenler düşmana boyn virmeye
.
İkilikde kalanun görnür hali
Her iş içinde zebûn irmez eli
.
Uşbu söze kim direm tanuk nedür
İşid imdi kim hikâyet nitedür
.
Bir zamânda var-ıdı bir nâmdâr
Saltanat sürmiş-idi çok rûzigâr
.
Eyü yavuz çok işe irmiş-idi
Dünyada çok dürlü iş görmiş-idi
.