Ne var ki Türkler; İmparatorluğun asli unsuru olmalarına rağmen birçok nedenlerle bu haklardan en az yararlanan ulus oldular. Osmanlı İmparatorluğunda ayrıcalıklı olmanın yolu bir bakıma Türk olmamaktan geçiyordu. Aslında ümmet anlayışı içinde yaşayan Türkler, ulus olma bilinci de taşımıyorlardı. İslamiyet’in ulusçuluğu günah sayan anlayışıyla kendilerini Müslüman olarak ifade ediyorlar ve Türk olmayı ayıp sayıyorlardı. İmparatorluğun tanıdığı ayrıcalıklardan en fazla yararlanan uluslar ise Rumlar ve Ermenilerdi. Osmanlı tarihinde “Sadık Ulus” olarak nitelenen Ermeniler İmparatorluğun dokusunda çok önemli bir konum elde etmişlerdi. Ayrı kurumları vardı. Kamu hizmetleri başta olmak üzere her alanda faaliyet gösteriyorlardı. En üst düzey görevlere getiriliyorlardı. En varlıklı sınıf arasında yer alıyorlardı. Ulaştıkları bazı mevki ve makamlar şöyleydi:
Paşa: 29
Bakan:22
Milletvekili:33
Büyükelçi:7
Konsolos:11
Üniversite Öğretim Üyesi:11
Yüksek Derecede Memur:41
Ermenilerin İmparatorluk içindeki bu konumunu yıllar sonra ifade eden bir Ermeni şöyle diyor: “Ermeniler Osmanlı İmparatorluğu döneminde devlet İçinde devletti.... Bir tek bayrakları eksikti...” Apoyan,1984
1890 da Tifliste ,yurt içinde ve yurt dışında Bağımsız Ermenistan için faaliyet gösteren tüm Ermeni örgütler yeni bir yapıyla “Ermeni İhtilal Cemiyetleri Birliği” anlamına gelen “Taşnaksutyun”çatısı altında birleştiler.“Komite; Türkleri her yerde ve her türlü şartlar altında vurmayı, gericileri, sözünden dönenleri,
işbirlikçileri, hainleri öldürmeyi ve intikam almayı emrediyordu”
Varantyan (Taşnaksutyun Tarihi)
Hazırlıklar tamamlanınca Anadolu’nun her yanında silahlı eylem ve isyanlar başladı. İlk isyan 1890’da Erzurum’da çıktı.Bunu aynı yıl meydana gelen Kumkapı gösterileri izledi. 1892-1893 döneminde Kayseri, Develi, Yozgat, Çorum, Merzifon, Aziziye’de olaylar meydana geldi. 1895’te Sason İsyanı çıktı. Silahlı eylem ve isyanlar aynı yoğunlukta devam ediyordu.1895’te Zeytun’da isyan çıktı. Aynı yıl İstanbul’da geniş çaplı gösteriler yapıldı. 1896’da Ermeni komitecileri İstanbul’da Osmanlı Bankasını bastılar (157 görevli rehin alındı.) 1903’te Sason’da ayaklanma başladı. 1905’te Sultan II.Abdülhamit’e
suikast yapıldı. (Padişah II. Abdülhamit idama mahkum olan Ermeni suikastçileri affetti. Bunu; Padişahın annesi Trimüjgan Sultanın; aslen Virjin adlı bir Ermeni olmasına bağlarlar.) Ermeniler, Erzurum, Bitlis, Van, Elazığ, Diyarbakır, Sivas vilayeti topraklarında özerk bir Ermenistan kurulmasını istiyorlardı. Bu isteğe sonradan Trabzon’u da dahil ettiler. Bölge Anadolu’nun 1/3’ünü kapsamaktaydı. Toplam nüfusu 3,5 milyondu.
Ermenilerin nüfusu ise 600.000’i bulmuyordu. Genel nüfusa oranları sadece %15 idi. Amaç büyük devletlerin müdahalesini sağlamaktı. Bunda başarılı da oldular. Berlin Anlaşmasına taraf devletler “Ahalisinin
çoğunluğu Ermeni olan yerleşim merkezlerinde özerk bir yönetim kurulması” isteğini hükümete ilettiler. Hükümet; “Osmanlı topraklarında Ermenilerin sayıca fazla olduğu hiçbir yerleşim merkezi bulunmamaktadır.” cevabıyla bu isteği reddetti. 1909’da Adana İsyan çıktı.1878 Berlin Anlaşması ile soruna müdahil olan devlet sayısı artık 5’e ulaşmıştı. Özerklik beklentisinde olan Ermeniler umutsuzluğa düştüler. Son vardıklarıkarar şu oldu; “Mücadele ve ayaklanmaya girişilmedikçe ,hiçbir şey elde edilemez.” Rusya için ise bir yol kalmıştı: “Doğu Anadolu’yu ilhak etmek”
Bu iki düşünce Rusları ve Ermenileri aynı noktada buluşturuyordu. Ermeni sorununun başlangıç noktasını bu gelişmeler oluşturdu. Osmanlı toprakları üzerinde tarihî emelleri olan Rusya ve İngiltere sorunun
yaratılmasında sorumlulukta ilk sırayı alıyorlardı. Doğu Anadolu artık “Ermenistan” olarak anılmaya başlanmıştı. Başta Erzurum, Bitlis, Van, Elazığ, Diyarbakır, Sivas, Adana ve Trabzon olmak üzere birçok yerde, misyoner okulları yabancı konsolosluklar açıldı. Sıra Berlin Barış Anlaşmasının 61’inci maddesinde yer alan ıslahat hükümlerine gelmişti...
Ermeniler önceden beri imparatorluk içinde yrıcalıkları olan bir toplumdu. Osmanlı Genel Eğitim Bakanlığı kuruluşuna, “Ermeni Eğitim Komisyonu”nu dahil ettirmişlerdi. Tüm imparatorluk topraklarında 2000’i aşan sayıda okul açmışlardı. Bu okullar Türk düşmanlığının aşılandığı temel kurumlar haline gelmişti. 1877-1878 Osmanlı Rus savaşında Rus ordusunda Türklere karşı savaşan Ermeni asıllı Rus generallerin resimleri bu okulların duvarlarını süslüyordu. (Arşak Dergosyan, Loris Melikof)
Daha sonra bu resimlere 1890’da Bitlis Sasonda ayaklanarak Türk askerlerini öldüren Ermeni Çetecilerin resimleri de dahil edilecekti.(Harpet Tevekkeliyan, Kalost Antrasyan)
Haritalarında Van’ın adı Vasporagan, Erzurumun adı Garin, Diyarbakır’ın adı Dikranagerd olmuştu. Ermeni Patrikhanesi de İmparatorluk topraklarındaki tüm teşkilatıyla komitecilerin hizmetine girmişti.Bağımsız Ermenistan isteklerinin başlangıcı Ermenilerin 1879 da Osmanlı hükümetine yaptıkları bir başvuru ile oldu. Bu başvuru, Ermeni Patrikhanesi tarafından hazırlanmış bir muhtıraydı ve adı “ Erzurum Vilayetinin Islahı Projesi ”idi. Muhtıra ana hatlarıyla vali ve kaymakam seçiminde Ermeni Patriğini etkin bir konuma getiriyor; yöneticilerin, devlet kurumlarındaki görevlilerin, mahkemelerdeki başkan ve üyelerin jandarma teşkilatında yüzbaşı dahil daha ast rütbedeki tüm personelin yarı yarıya Türk ve Ermenilerden oluşmasını; üst subayların Avrupalı olmasını meclislere Adlî ve İdarî heyetlere dahil olacak temsilcilerin ayrı ayrı seçilmesini, Ermenice ile Türkçe’nin bir tutulmasını, bölgedeki Ermenilerin silahlandırılmasını, aşiretlerin dağıtılmasını, Türk ve Türkmenlerin Ermeni köylerinden çıkartılmasını istiyordu. Muhtıra sonrasında Osmanlı Devletinin anlaşma hükümlerine göre verdiği taahhütleri denetlemek üzere Anadolu’ya yetler gönderildi. 1880’de İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya, Avusturya-Macaristan elçileri Berlin Anlaşması hükümlerinin uygulanması için hükümete nota verdiler. Osmanlı Hükümeti yanıt verdi: “Ermenilerin bulunduğu Van, Diyarbakır, Bitlis,
Erzurum ve Sivas vilayetlerinin genel nüfusunun ancak %17 kadarının Ermeni, %4 kadarının diğer gayri Müslim azınlık %79’unun da Müslüman Türk olduğu meydana çıkmıştır. Bu nedenle bu bölgelerde, Ermenilere özel bir muamele yapılması uygun olmayacaktır.”1911’de İtalyanlar Trablusgarbı işgal etti.1912’de Balkan Savaşı başladı. Osmanlı Devleti Rumeli’deki son topraklarını kaybetti. 1,5 Milyon Türk öldü. 500.000 kişi Anadolu’ya göç etti. Ermeni komiteciler “Bağımsız Ermenistan” için tüm yurt sathında faaliyet sürdürüyorlardı, bu sırada Ruslar, yeni bir planla ortaya çıktılar (17 Haziran 1913). Bitlis, Van, Erzurum, Sivas, Van, Diyarbakır ve Elazığ illerinden oluşacak bir eyalet kurulacak, tercihen Avrupalı ve Hıristiyan bir genel valii padişah tarafından 5 yıl süre ile atanacaktı. Plan İngiliz ve Fransızların müdahalesiyle genişletildi ve Osmanlı Hükümeti ancak sömürgelerde uygulaması olan bu planı kabul etti.Buna göre Diyarbakır, Bitlis, Van, Elazığ vilayetlerine bir Norveçli (Binbaşı Hoff);Erzurum, Sivas ve bunlara ilave edilen Trabzon vilayetine de bir Hollandalı ( Westernek) vali olarak atandı. Her iki vali Temmuz 1914’te Türkiye’ye geldiler. Ancak 1. Dünya Savaşı başlayınca göreve başlayamadılar. Almanya Rusya’ya savaş açtı (1 Ağustos 1914). Osmanlı İmparatorluğu Almanya ile ittifak anlaşmasını imzaladı (2 Ağustos 1914). Türkler artık fiilen savaşa taraf olmuşlardı. Ve Seferberlik ilan edildi ( 21 Ağustos 1914). Ermeniler savaş öncesinde sadık vatandaşlar olarak Osmanlı Ordusu saflarında görevlerini yerine getireceklerine dair hükümete söz vermişlerdi. Ama öyle olmadı. Osmanlı İmparatorluğu Almanların yanında yer alarak; Rusya, İngiltere ve Fransa karşısında savaşa girince; Ermeniler Osmanlı Devletine karşı mücadeleyi sürdürme kararı aldılar. Bu arada Rusya’nın niyeti de belli olmuştu: “Rus bayrağı Çanakkale ve İstanbul Boğazlarında özgürce dalgalansın.Türk boyunduruğu altında yaşayan halklar özgürlüklerine kavuşsun. İsa’ya inandıkları için acı çektirilen Ermeniler, Rus himayesi altında yeni bir özgür yaşama kavuşsun.”Çar II.Nikola, 1914Ekim 1914’de Rus Çarı, Rus Kafkas Ordusuna Türk hudutlarını geçme emrini verdi. Aynı tarihte, Ermeni İhtilal Cemiyetleri Birliği Taşnaksutyan, Türkiye’ye savaş ilân etti. Ermeni Komiteleri; Anadolu’da silahlanan Ermeni çetecilere şu talimatı veriyorlardı: “Kurtulmak istiyorsan önce komşunu öldür”
Doğu Anadolu’da Rusların taarruzuyla birlikte, Osmanlı ordusundaki Ermeni askerler silahlarıyla birlikte firar etmeye başladılar. Seferberlik çağrısına katılanlar ise daha önce silahlarını alır almaz firar etmişlerdi. Firari Ermenilerin bir kısmı ile, Rus Kuvvetlerine öncülük eden “Ermeni Gönüllü İntikam Alayları” kuruldu. Bu Alayların kuruluş maksadı isimlerinden belli oluyordu. Kalanlar, geri bölgede teşkil edilen Ermeni çetelerine katıldılar. “Erzurum Türk Ordusunda bulunan Ermeni er ve subaylar, silahları ile birlikte Rus cephesine geçerek silahlarını Türk Ordusuna karşı kullanıyorlar.”
Hayrenik Gazetesi
(17 Temmuz 1915) Savaş tüm cephelerde bütün şiddetiyle devam etmekteydi. İmparatorluk Ordusu:- Çanakkale, Kafkas(Doğu Anadolu), Filistin(Sina), El Cezire (Irak ) cephelerinde savaşmaktaydı. Sonradan bu cephelere Galiçya da dahil olacaktı. (Romanya) Suriye, Lübnan, Irak, Filistin, Ürdün, Hicaz ve
Yemen’deki topraklar kaybedilmek üzereydi. Anadolu’daki ihanete benzer bir ihanet te Filistin Cephesinde yaşanmaktaydı. Araplar da Ermenilerle aynı anda isyana kalkışmışlardı. Ele geçirdikleri Türk askerlerini vahşice katlediyorlardı. Çanakkale Cephesinde İngilizler Gelibolu Yarımadasına çıkmayı
başarmışlardı. Doğu Cephesinde Ruslar Erzurum’a yönelmişlerdi. Gerek coğrafi uzaklıklar ve gerekse içinde bulunulan koşullar nedeniyle cepheler arasında kuvvet kaydırılması imkansız hale gelmişti. Ülkenin insan gücü kaynakları hızla tükenmeye başlamıştı. Artık küçük doğumlular ve öğrenciler de silah altına alınıyordu. Ülke büyük bir tehdit altındaydı. Önlem üstüne önlem almak zorunda kalan hükümet nihayet; 24 Nisan 1915’te İstanbul’da, 234 Ermeni komiteciyi tutuklattı ve 27 Mayıs 1915’te “ Sefer zamanı Hükümet Uygulamalarına Karşı Gelenler İçin Silahlı Kuvvetler Tarafından Alınacak Önlemlere İlişkin Geçici Kanun” adıyla bir yasa çıkarttı:
Madde 1: Sefer zamanı; ordu,kolordu ve tümen komutanları ve bunların vekilleri ve müstahkem mevkii komutanları; halk tarafından herhangi bir şekilde hükümet emirlerine ve ülke savunmasına ve asayişin korunmasına ilişkin uygulama ve tertiplere karşı gelme ve silahla saldırı ve direniş görürlerse, bunu hemen askerî kuvvetle sert bir biçimde yola getirmeye, saldırı ve direnişi kökünden yok etmeye yetkili ve mecburdurlar.
Madde 2: Ordu, bağımsız kolordu ve tümen komutanları; askerlik gereklerinden ötürü, ya da casusluk ve hainliklerini sezdikleri köy ve kasabaların halkını, tek tek ya da topluca başka yerlere gönderebilir ve yerleştirebilir.
Madde 3: Bu kanun yayın tarihinden geçerlidir. 27 Mayıs 1915Savaş tüm cephelerde bütün şiddetiyle devam etmekteydi. İmparatorluk ordusu Çanakkale, Kafkas(Doğu Anadolu), Filistin(Sina) El Cezire (Irak ) cephelerinde savaşmaktaydı.
27 Mayıs 1915: Osmanlı Devleti harbin başlangıcından 10 ay
geçene kadar Ermenilere yönelik hiç bir genel önlem almamıştı. Çıkarılan Yasada hiçbir etnik ya da dinsel topluluk isim olarak belirtilmemişti. Ayrıca metinde “tehcir” sözcüğü de yer almıyordu. Sadece “sevk ve iskân”dan bahsediliyordu.
Anadolu toprakları üzerindeki tarihsel emelleri nedeniyle Ermeni koruyuculuğuna soyunmuş büyük devletler hemen seslerini yükselttiler: “Hıristiyan bir millet barbar Türklerin elinde yok oluyor !...”
Gecikmiş karar hiç bir etki yaratmadı. Komitelerin
eylemleri daha da şiddetlendi. 15 gün içinde Sevk ve İskan Kanunu uygulamalarına ilişkin iki yönetmelik
çıkarıldı (30 Mayıs 1915, 10 Haziran 1915) Sevk
edileceklerle ilgili alınacak önlemler özetle şu
şekildeydi: Bırakılan malların kayda alınması ve korunması,
Duruma göre tren,araba,hayvanla veya yaya nakil, Kafileler için refakatçi kuvvet tahsisi, intikal boyunca can güvenliğinin sağlanması, Yolculuk sırasında iaşe, konaklama, sağlık, hizmeti verilmesi, Varılan yerde toprak tahsisi, ev inşası için yardımda bulunulması, çiftçiler için tarım aleti ve tohumluk verilmesi, yoksul olanlara kredi temin edilmesi, Halep’te hastane kurulması, kimsesiz kalan çocuklar için yetimhane tesisi... Ancak alınmış tüm önlemlere rağmen bir takım sorunlar ortaya çıktı.Hükümet yasa dışı uygulamalar karşısında çok kararlıydı: nakli sırasında bazı görevlilerin ve kişilerin düzensiz ve gayri kanuni eylemlerde bulundukları öğrenilmiştir. Mahallinde soruşturma yapılması ve suçluların Divan-ı Harbe sevk edilmeleri amacıyla 3 soruşturma komitesi kurulmalı ve gönderilmelidir.”
Talat Paşa
İçişleri Bakanı
28 Eylül 1915
Kaynak : Asılsız Ermeni Soykırımı Savları, sayfa 4 23 arası
SEVK EDİLEN ERMENİ MİKTARI :
Ankara Vilayeti 47.224;
Erzurum Vilayeti 128.657;
Adana Vilayeti
46.031;
Bitlis Vilayeti 109.521;
Halep Vilayeti 34.451;
Hüdavendigâr Vilayeti 66.451;
Diyarbakır Vilayeti 61.002;
Sivas
Vilayeti 141.592;
Trabzon Vilayeti 34.500;
Mâmuretülâziz Vilayeti
74.206;
İzmit Sancağı 54.370;
Canik Sancağı 26.374;
Karesi
Sancağı 8.290
Karahisar Sancağı 7.327;
Kayseri Sancağı 47.617;
Maraş Sancağı 27.101;
Niğde Sancağı5.101;
Konya Sancağı 4.381.
Toplam 924.158†
(Talat Paşa'nın Ermeni Tehciri Raporu, sayfa 68)