Yazımıza, "Batıcılık/Batılılaşma" ve "modernleşme" gibi temel kavramlarla başlayarak, makalenin esasını oluşturan fikirleri açıklamakla başlayabiliriz. Batıcılık terimi, Türk siyasetinde medenileşme, çağdaşlaşma ve modernleşme gibi kavramlarla eşanlamlı olarak kullanılır. Modernleşme ise, bir devletin tüm alanlarda çağdaş ve modern bir yapı oluşturma hedefiyle giriştiği çabalardır. Batılılaşma ise, bir devletin kendi geleneklerinden uzaklaşarak, Batı'da ortaya çıkan fikirleri ve kurumları benimsemesi ve kendi sistemine entegre etmesi anlamına gelir. Medeniyetler, çağın gerekliliklerine ayak uydurabilmek için eski yapıları terk edip, yeniliklere açık olmak zorundadırlar. Osmanlı Devleti'nin yenileşme çabaları öncesindeki kısıtlı yapıları, savaş ve yönetim açısından zayıf kalmasına neden olmuştur. Bu zayıflığı gidermek için Osmanlı Devleti, özellikle 19. yüzyıldan itibaren çeşitli reformlar yapmak zorunda kalmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu, Batılılaşma ve benzeri kavramlardan etkilenerek, Avrupa devletlerine karşı rekabet edebilmek ve onlarla başa çıkabilmek için, öncelikle askeri alanda reformlara başlamış ve yenileşme sürecini başlatmıştır. Bu reformlar, Sultan III. Ahmet döneminden itibaren başlamıştır ve II. Mahmut döneminde doruk noktasına ulaşmıştır. Özellikle askeri alanda yapılan reformlar arasında Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması en dikkat çekicisidir. Ardından, askeri alandaki yenilikler diğer alanlara da yayılmış ve sosyal haklar konusunda somut adımların atıldığı Tanzimat Fermanı dönemi başlamıştır. Bu süreçte siyasi alandaki değişimler, I. ve II. Meşrutiyet dönemlerinde anayasal yönetimlerin kurulmasıyla daha da belirgin hale gelmiştir. Osmanlı-Türk modernleşmesi, Cumhuriyet dönemine kadar devam etmiştir. Amacımız, Osmanlı İmparatorluğu'nun yenileşme sürecinde etkilendiği fikirleri ve gerçekleştirdiği reformları açıklamak ve önemli bir Osmanlı modernist figürü olan Abdullah Cevdet'i okuyuculara tanıtmaktır.
Batıcılık Kavramı
Batıcılık terimi, medenileşme, Avrupalılaşma, yenileşme ve modernleşme gibi kavramlarla eşanlamlı olarak kullanılır. Bu terim, çağdaş, modern ve özgürlüğe dayalı bir devlet kurma çabalarını ifade eder. Batılılaşma ise, geleneksel düşünce kalıplarından uzaklaşarak, Batı uygarlığının fikirlerini benimseme ve ülke içinde uygulama isteğini ifade eder. Bazı kesimler için Batılılaşma, ülkenin Batı'yı taklit etmesi olarak algılanır.
Osmanlı İmparatorluğu'nda Batılılaşma hareketleri, askeri, idari ve eğitim alanlarında başlamış ve ilerleyen dönemlerde genişleyerek diğer alanlara yayılmıştır. Batılılaşmanın siyasi ve hukuki bir boyut kazanması, Tanzimat Fermanı'nın ilanıyla gerçekleşmiştir.
Tanzimat Dönemi Öncesi Batılılaşma Hareketleri
Osmanlı İmparatorluğu'nun Batılılaşma süreci, Lale Devri (III. Ahmed dönemi) ile başlamıştır. Bu dönemde, Avrupa ülkelerine elçiler gönderilmiş, ticaret ve kültür alanlarında bazı gelişmeler yaşanmıştır. Matbaanın Osmanlı topraklarında kullanılması ise, 1727'de başlamıştır. II. Mahmut dönemi, askeri ve diğer alanlarda reformların başladığı bir dönem olarak kabul edilir. Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması gibi önemli değişiklikler bu dönemde gerçekleşmiştir.
III. Selim dönemi, Osmanlı İmparatorluğu'nda ciddi reform girişimlerinin başladığı bir dönemdir. Avrupa'dan teknikler alınarak yapılan reformlar, özellikle askeri alanda etkili olmuştur. Ancak III. Selim'in reformları, mevcut düzeni değiştirmeden yapılan düzenlemelerden ibaretti. II. Mahmut dönemi, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması ve askeri alandaki reformlarla ön plana çıkar. Batı tarzı eğitim kurumlarının açılması da bu döneme denk gelir. II. Mahmut dönemi, Osmanlı tarihinde yeniliklerin ve reformların başladığı bir dönemdir.
Abdülmecid dönemi ise, Tanzimat dönemi olarak bilinen kapsamlı reformların başladığı bir dönemdir. Bu dönemde, çeşitli alanlarda reformlar gerçekleştirilmiş ve Osmanlı modernleşmesi hız kazanmıştır