1 Mayıs’a önce Saraçhanede katılmayı planlarken arkadaşımla otobüsten CHP kortejini gördük, hemen otobüsten atlayıp aralarına koştuk. 1 Mayıs marşları, CHP sloganları, işçi sloganları atarak Pertevniyal Valide Sultan Camiisine kadar geldik. Siz CHPli değilsiniz kortejimize girmeyin diyenleri sloganlarımızın gür sesiyle bastırdık. CHP korteji Saraçhaneye doğru ilerlerken Tipliler Atatürk Bulvarındaki köprüde duruyor seslerini çıkartmıyorlardı. Saraçhaneye doğru giderken polisler hepimizi aradılar. “Kimlik kontrolü yapmayacak mısın abi?” dediğimde “Niye ki? Kimlerdensin" diyip güldü ve “Geç hadi” dedi.
Biz yürümeye devam ederken ayrılıkçı partilerin bayrağını elinde tutan şahıslar göze çarpmaya başladı. Bunlar ellerine bir bayrak alıp çeşitli kortejlerin yanında slogan atıp provakasyon yapan kişilerdi. Nihayet Saraçhane Parkı’nın yakınına geldiğimizde her tarafın TKP, HKP, TKH, Devrim Hareketi, DİP bayraklarıyla dolu olduğunu gördüm. Arası birbiriyle açık olan partiler CHP sayesinde birbirlerinden ayrılmıştı. Fakat CHP bu yürüyüşü kendine mâl etmek istediği için hoş karşılanmadı. Diğer örgütleri görmezden gelip istedikleri yönlere kafalarına göre yürüdüler. Arkadaşım TKP’ye yakın hissettiği için “Hadi gel aralarına girelim” dedi ve bir anda kendimi onlarla yan yana buldum. Lakin burada amaç particilik değil günün önemini vurgulamaktı. Durkheim’ın Sosyolojik Metodoloji Kuralları kitabında “Birey, normalde yapmayacağı şeyleri kalabalığın etkisiyle yapabilir ve bundan ileride memnuniyetsizlik duyabilir” diyerek kolektif ortamlarda bireyin benliğinden nasıl kaybolduğunu vurgulamıştır. Bu sebepten işçilerle, direnişle olan sloganlara katılıp parti sloganlarından uzak durmaya özen gösterdim. Tam TKP’nin ana pankartının arkasındayken bir arkadaşım daha bize katıldı. Bu esnada bizimle hemen hemen aynı yaşlarda bir arkadaş “Partiden değilseniz kortejin arkasına geçin” diyerek bize büyük bir iyilik etti.
Tam arkadaşlarla muhabbet ederken öksürme sesleri duydum, boğazımın kaşındığını gözlerimin yaşardığını hissettim. Kafamı çevirdiğinde CHP bayrağı taşıyanların çoktan ortalıktan tüymüş olduğunu gördüm. Polisin Bozdoğan Kemerinden sıktığı gaz biberi rüzgarın da etkisiyle belki de yüz metre ilerleyerek saraçhane parkına kadar gelmiş birçok insanı öksürük tutmuştu. Alandaki arabada hareket liderleri toplanmış 1 Mayıs’ın iptal olduğunu söylüyor seneye görüşme çağrısı yapıyorlarken partililer ıslıklamaya başladılar ve çok iyi bir şekilde organize olup neredeyse nizami orduyu andıran şekle büründüler. Öyle ki bir ucundan diğerine gitmeniz mümkün değildi. Onlarca kişi kol kola dizilmiş ve bu metrelerce süren bir kalabalığa dönmüştü.
Biber gazı yemekten çekinmeyen partililer en ön safları alırken parti üyesi olmayanlar da arkalarından sloganlar ve şarkılar söyleyerek yürüyorlardı. Polisle karşı karşıya gelinene kadar yüründü. Polis anons yapmaya başlayınca yuhalamalar başladı. Zira polis AKP’nin emelleri için kullanıldığından dolayı konuşan polis bir nevi AKP adına konuşuyordu diyebiliriz. Bozdoğan Kemerinden Taksim’e giden yolda iki köprü kolu bir alt geçit bulunur. Alt geçit polislerin karargahı görevi görürken iki kol sol örgütler tarafından doldurulmuştu. Polis köprünün sol tarafını biber gazıyla dağıttıktan sonra oradan gelenler bizim olduğumuz alana geldiler. Dem parti bayraklı biri polise su şişesi attı ve civardakiler tarafından yuhalandı. Komünistlere göre polisler şuan orada zorla tutuluyordu. Hatta bazı kişilerin “İçlerinde kesinlikle bir solcu var ancak devlete baş kaldıramayacağı için aramıza katılamıyor” dediğini bile duydum. Ben bunları yaşarken Saraçhane Parkı gaz bombaları sayesinde duman altı kalmıştı ve birçok kişinin gözleri görmez hale gelmişti. İnsanlar son çare olarak gözlerine limon sürüyor ve onu emiyorlardı. Hazırlıklı gelenler de olmuştu tabii, gaz maskesiyle, dalış gözlüğüyle, maskelerle gelenler olsa da halk genel manada hazırlıksız gelmişti. Çünkü amaç çatışmak değil yürüyüş yapıp haklarını aramaktı.
Polis sürekli biçimde biber gazı sıktığı için artık 2 ileri 3 geri adım atıyor ve gerilemeye başlıyorduk. Zaten polis uygun adım ilerlemeye başlayınca herkes arkasını dönüp yürümeye başladı ve Aksaraya doğru giden yolda TKP başkanı konuşma yapınca 1 Mayıs sonlanmış oldu.
Benim 1 Mayıs’tan çıkarımlarım:
CHP böyle bir hakkı olmamasına rağmen tüm bayramı kendi çıkarları için kullanmaya çalıştı.
Bölücü, ayrılıkçı olanlar 2-3 kişilik gruplar halinde provakasyon sloganları attılar
Ermeni soykırımı gibi asılsız iddialarla 1 Mayısta işçilermiş gibi görünüp işçileri zayıflatmaya çalışanlar bulunmaktaydı.
Polis daha insanları görmeden biber gazı sıkmaya başladı ve bu tepkiye sebep oldu.
Halkı koruyacak olan keskin nişancılar gibi özel timlerden sadece 3 4 kişi varken Taksime yürüyüşü engellemek için neredeyse bir ordu gelmişti.
Taksim haricinde her yerde öbek öbek polis ordusu vardı, yüzlerce motorlu binlerce kalkanlı polis vardı. Sırf Taksime yürünülmemesi için yapılan bu masraf özellikle ülke ekonomisi bu haldeyken devlet kasasına büyük bir darbe vurdu.
Şehir içi ulaşım neredeyse durdu. İnsanlar şehrin merkezinden evlerine çok zorluk çekerek gittiler, hem işçiler hem de 1 Mayısla kendini alakasız görenler zorluk çektiler.
Her şeyin ötesinde Türk solu kendini Kürt milliyetçiliğinden ve ayrılıkçılardan bir an evvel kurtarmalı, ulusalcı kimliğine sağlam bir geri dönüş yapmalıdır. Bu şekilde gerçek milliyetçilerle ortak paydada buluşulacak ve karşılarında duracak güç bulmak zor olacaktır. İşçi haklarını, özellikle de insani çalışma ve emeğinin karşılığını almayı savunan Türk solcuları bunun farkına varmalı ve kendilerini zayıflatan çürümüşlerden kurtulmalıdırlar.