19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı
Paydostan sonra gişeye önemli bir mektup getiren biri gibi:
Gişe çoktan kapalıdır.
Yaklaşan bir sel felaketi karşısında kenti uyarmak
isteyen biri gibi:
Ama başka bir dilde konuşan. Kimse anlamayacaktır onu.
Dört kez kendisine bir şey verilen bir kapıyı
beşinci kez çalan bir dilenci gibi:
Beşinci kez aç kalır.
Yarasından kan boşanan ve doktoru bekleyen biri gibi:
Kan durmaz, hep boşanır.
Biz de ortaya çıkıyor ve bize yapılan zulümleri haber
veriyoruz.
İlk kez arkadaşlarımızın yavaş yavaş katledildiğini
bildirdiğimizde
çığlıklar göklere ağdı.
Yüz kişiydi katledilen. Ama bin kişi katledildiğinde
ve ölümlerin sonu gelmediğinde bir sessizlik
kapladı ortalığı
Zulümler yağmur gibi yağmaya başlayınca
"dur!" diyen olmaz artık,
Cinayetler üst üste yığılmaya başlayınca görülmez
oluverirler.
Çekilen acılar dayanılmaz olunca duyulmaz artık
hiçbir çığlık.
Çığlıklar da yaz yağmuru gibi yağar.
Ancak biz sesimizi duyurmaya çalışmaya devam edeceğiz, varsın kimse duymasın sesimizi, varsın soğuk sokaklarda titreyelim, varsın kimsecikler kalmasın yanımızda ancak biz, bir başımıza yollarda yürümeye devam edelim… Çünkü kendimizi büyük bir haberi iletmekle görevlendirdik, Mavi gözlü bir kurttan bahsediyorum, Bu mavi gözlü sarışın kurdun Samsun’a çıkarken zihninde taşıdığı haberi iletmekle görevlendirdik kendimizi, “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklal ve cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.” Bu hazineye en son ne zaman göz koyduklarında nelerin meydana geldiğini bütün dünya işitti. Eğer bir daha böyle bir durum yaşanırsa, bir daha aynı neticeyi bütün dünya işitecek.
Geçmişe dönüp de baktığımda tarihe yazılmış hayret dolu sözler görüyorum; “Bir Avuç Türk, Dünyaya Meydan Okudu.” Kimse Anadolu’nun bağrından bir Mehmet’in, Mehmetçiğin kalkıp da yedi düvele diz çöktüreceğini tahmin etmezdi. Nasıl olur, Nasıl olacak… Bugün de etrafımızda aynı meraklı yüzleri görmek zor değil, buradaki bir avuç Türk’e bakıp aynı şeyi soruyorlar, Nasıl olur, Nasıl olacak, Nasıl becereceksiniz? Sakın hafife almayın, bir çift mavi gözün ışığında 19 Mayısı omuzlarında sırtlayan bir gençliğin neler yapabileceğini asla tahmin edemezsiniz, hiç beklemediğiniz kişilerden, hiç bilmediğiniz yerlerden gelir. Yüz yıl önce bu yer Anadolu’nun kalbiydi, peki şimdi de Anadolu’nun kalbinde bir Mustafa Kemal’in olmadığını kim söyleyebilir? Ben söyleyeyim, bugün de Türkiye’nin kalbinde hiç kestiremeyeceğimiz bir yerde bir Mustafa Kemal yetişmiştir, Mustafa Kemaller bir değil bindir! Mustafa Kemaller yirmi yaşındadır, söndürülemez, durdurulamaz, engellenemez koca bir nesildir. Samsuna giden vapurdayken bizi ne durdurabilirsiniz, ne de susturabilirsiniz. Çünkü bizim Emre Cuşan’larımız tükenmez, Sühalarımız, Serkanlarımız tükenmez. 3 Ocaktaki tutuklu Gazeteciler duruşmasındayken tekrar gördüklerim karşısında hayret etmiştim çünkü bir avuç masum genci aylarca Sincan’da mahkûm etmişlerdi ama bilmeleri gereken bir şey var ki o gençlerin sayısı milyonları geçiktir ve hiçbir güç koca bir gençliği mahkûm edecek kadar güçlü değildir. Ve işte biz de burada gördüğünüz gibi ortaya çıkıyor ve bize yapılan zulümleri haber vermeye devam ediyoruz. Kaç kişi olduğumuz, kim olduğumuz hiç önemli değil, biz varız ve var olmaya devam edeceğiz.
Bizler ocu, şucu ya da bucu değiliz, takip ettiğimiz bir ideoloji yok, emir aldığımız kimse yok; bizler oldukça, basitçe Türk Gençliğiyiz. 19 Mayıs bir ruhtur ve biz de o ruhun bekçileriyiz. Uluslararası kademelerde bilimsel başarılar elde ederiz, çok dil biliriz, kendi üniversitelerimizde eğitim görüp kendi ulusumuzun geleceğini şekillendiririz. Kendi atölyelerimizde çalışıp kendi milletimiz için üretiriz, kendi sokaklarımızın çöplerini temizleriz. Kendi sanatımızı yazarız, çizeriz ve kendi milletimizin marşını söyleriz. Bir başımıza yürürüz, iş yerlerinde çalışırız, okullarda eğitim görürüz ve sevdiklerimizle vakit geçiririz. Ancak gelgelelim günün birinde kendi milletimizin marşına hakaret eden kimseleri görürsek o zaman da sesimizi çıkarmaktan çekinmeyiz. Kimseden bize ses olmasını beklediğimiz yok, biz kimseye muhtaç değiliz ve katiyyen hiçbir surette bir kurtarıcı beklememekteyiz.
19 Mayıs Hareketi bir savaşı başlatmaktan çok daha öteydi, kendi milletine kendi seçim hakkını veriyor ve insanlığına özgür bir yükseklik atfediyordu. Yüz yıl önceki dedelerimiz büyük bir seçim gerçekleştirdi, bu seçimden sonra, sonrasını da kimse düşünmedi. Nasıl olur, Nasıl olacak… Ama oldu ve daha çok olacak. Büyük bir amaç için birleşmek, Medeniyet ve İnsanlık yolunda birlikte yürümek bize atalarımızın hareketiyle tayin edilmişti. Ancak ne yazık ki bu vizyonu sürdürmekte henüz başarılı değiliz.
Bu vizyon bize her şeyin başında insanlığı, anlamlı ve duyarlı olmayı şart koşuyordu. Bu duyarlılık 19 Mayıstaki Atatürk devriminde milletimizi birleştirdi, içinde taşıdığı büyük anlam parmağı kopan şehitlerin tetikleri zorlamasına imkân verdi ve çelik süngü, kahpe kurşunları yendi. Ancak savaş hiçbir şey değildir. Amaçtaki insanlık savaşın çok daha ötesindedir, işte bu yüzden milletimizin hareketi büyük bir idealdir. Artık kültürde ve sanatta daha çok yükselmeliyiz. Kimliğimizi korumalı, özümüze aykırı olan her şeyi bir kenara itip ülkümüz olan ileriye doğru yürümeye devam etmeliyiz. Genç kardeşlerim, içinde bulunduğunuz ve özünüzdeki anlamlı hareketlerin tümüne devam edin ve asla nasıl olacak, nasıl olur demeyin. Sizler büyük bir sancağı, 19 Mayıs devrimini yüklenmektesiniz, asla vazgeçmeyin. Büyük bir sessizlik ve uzun bir kayıtsızlıkla karşı karşıya kalabilirsiniz, çok yorulup belki de hiçbir sonuç göremeyebilirsiniz. Ancak bu sizin vazifenizdir. Sözlerimi Samsun’a çıkan Mustafa Kemalin şu cümleleriyle bitirmek isterim; “Türk Milletinin Terakki ve Medeniyet yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir. Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır. Türk Milleti! Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim. Ne Mutlu Türküm Diyene!”