27 Mayıs 1960 saat 03.00… İstanbul radyosu spikeri ilk anonsu yapıyordu : Dikkat dikkat ! Burası İstanbul radyosu. Biz Türk milleti, bütün Türkiye’de Silahlı Kuvvetlerimiz 27 Mayıs saat 03.00’te itibaren idareyi ele almış bulunmaktadır. İstanbul’da ikinci bir tebliğe kadar Silahlı Kuvvetler mensupları hariç sokağa çıkma yasağı konmuştur. Biraz sonra Ankara radyosundan gönüllerde bir gök gürültüsü gibi çakan, sel gibi akan bir ses dalga dalga bütün vatana yayıldı. Bu ses Albay Alparslan Türkeş’in sesi idi. Sevgili vatandaşlar, bugün demokrasimizin içine düştüğü bu durum ve son müessif hadiseler dolayısı ile ve kardeşkavgasına meydan vermemek maksadı ile Türk Silahlı Kuvvetleri memleketin idaresini eline almıştır. Bu hareket Silahlı Kuvvetlerimizin iş birliği sayesinde kansız başarılmıştır. Sevgili vatandaşlarımızın sükun içinde bulunmalarını ve resmi sıfatı ne olursa olsun hiç kimsenin sokağa çıkmamalarını rica ederiz.” Radyo spikeri 27 Mayıs sabahı saat 09.00… ”Sabah saat dokuzu geçmiş başka bir sabah bu. Ezan seslerinin İstiklal Marşı ile karıştığı, dargınların barıştığı, bütün bir milletin birbirleriyle kucaklaştığı bambaşka bir sabah bu, bir bayram bu… Hürriyet, güzellik doldurmuş dört yanı. Taş toprak gülüyor askerlerin yüzüne. Nereye dönsem Anıtkabir’den uzanan sıcak, aydınlık bir el okşuyor sırtımı. Var olun, artık rahat olun. 27 Mayıs 1960 Darbesi aslında Menderes'in Atina'ya hareket edeceği gün olan 26 Mayıs'ta sabaha karşı yapılacaktı. Tüm hazırlıklar buna göreydi hatta 25 Mayıs’ta özel bir kuryeyle durumdan İstanbul'daki komutandan haberdar edildi ancak Menderes ani bir kararla Atina ziyaretini iptal etti. Eskişehir'den başlayarak bir yurt gezisine çıkmaya karar verdi. Akşama doğru da uçağa binerek Eskişehir'e gitti. Ordu, Menderes'in ardından bir havacıyı da Eskişehir’e gönderdi. 25 Mayıs'ta Menderes’i karşılayan bir grup subay ani bir hareketle ona sırtını döndü. Başbakana bu davranışı reva gören bu subaylar muhtemelen o gün Menderes'in başbakan olarak son günü olduğunu biliyordu. 27 Mayıs gece yarısı saat 02.00… Çankaya Köşkü'nde ikamet eden Cumhurbaşkanı Celal Bayar askerler köşke gelmeden önce darbeyi öğrenmişti. Baya giyinip salonda beklemeye başladı. Bayar’ı, tutuklama görevi verilen Cumhurbaşkanlığı Muhafaza Alayı Komutanı Albay Osman Köksal, Bayır'ın ihtilalini öğrendiğini anlayınca karargahtan yardım istedi. Tümgeneral Cemal Madanoğlu’nun talimatıyla Orgeneral Cevdet Sunay Başkanlığındaki bir üst düzey subay hemen köşke gitti. Bayar’dan istifa etmesi istendi. Bayar bu isteğe direndi ve ölse de istifa etmeyeceğini söyledi. ”Millet iradesiyle geldim, millet idaresiyle giderim. Siz kim oluyorsunuz Hiçbir kuvvet beni buradan alamaz” diyerek elindeki silahı askerlere doğrulttu sonrasıyla da kendine çevirdi. Askerler silahı indirmesi konusunda ısrarlı olunca da daha fazla direnmedi, silahı bırakarak teslim oldu. İhtilali Eskişehir’de haber alan Menderes hemen yanındakilerle birlikte Kütahya’ya doğru yola çıktı. Menderes tutuklamak için gelen askeri heyet, Menderes'in Kütahya'ya gittiğini öğrenince onu takibe başladı. Menderes Kütahya yolundan havadan jetlerle de takip ediliyordu. Doğruca valilik binasına geçen Menderes, burada direnmek arzusundaydı ancak etrafının sarıldığını anlayınca fazla ısrarcı olmadı ve saat sekiz sıralarında tutuklandı. Menderes'te diğer tutuklular gibi Ankara'daki Harp Okulu’nun nezaretinde konuldu. Birkaç gün içerisinde bütün tutuklular Yassıada’ya nakledildi. 27 Mayıs Darbesi yapıldığı zaman Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’du. Darbe gecesi apoletleri sökülen hızlanarak götürülen Rüştü Paşa İstiklal Madalyası sahibi, Kurtuluş Savaşı’nda bulunmuş bir askerdi. Ihtilal radyodan duyan yüzlerce CHP’li sokağa çıkma yasağına rağmen İsmet İnönü'nün Ankara'da Atent Sokak’ta bulunan evinin önünde toplandı. Kalabalığın İnönü’nün evinin önünde toplandığını öğrenen Türkeş, Bildiriden hemen sonra bir tabur askerle oraya geçti. içeri girip İnönü'nün elini öptü. İhtilal ile ilgili kısaca bilgi verdi sonra da ayrıldı. Tümgeneral Cemal Madanoğlu ihtilalden sonra Demokrat Parti muhalifi Yargıtay, Danıştay ve askeri temyiz üyeleriyle profesörlerden oluşan bir meclis kurma ve hemen bir anayasa yapma niyetindeydi. Bu göreve getirilecek profesörle 27 Mayıs'tan önce belirlenmişti. Ardından bakanlar kurulu oluşturuldu. Darbenin üzerinden daha 15 gün geçmemişti ki Orgeneral Cemal Gürsel, gazetecilerin yayın yönetmenini çağırıp yeni dönemle ilgili talimatlarını aktardı. “Toplum kuvvetinin hakiki sahibi olan, hakimiyetin egemenliğinin yegâne maliki olan milletin emanet etirdiği iktidarın azametine dayanamayıp Kendinden geçen küçük ruhların elinden bu iktidarı zor kullanarak geri almasıdır ve bu emanetin saygı göstermeyen gafilleri ibrete şayan bir şekilde cezalandırmasındadır.Bu derdin başka devası yoktur. 27 Mayıs İhtilali’nde ve onu takiben gerçekleştirilmeye başlanan inkılaplarda kahraman Türk milletinin maddi kuvvetini temsil eden şanlı ordunun Bu şanına layık bir şekilde bu derde nasıl derman olduğuna hepimiz sevinç gözyaşları dökerek şahit olduk. Bu mukaddes vazife Türk ordusuna zaten Ordu Dahili Hizmet Kanunu ile açıkça verilmiş oluyordu. Gerçekten adı yaşama adı geçen kanunun 34. maddesisi aynen şöyle demektedir : ”Ordunun vazifesi Türk yurdunu ve Teşkilatı Esasiye Kanunu ile tayin edilmiş olan Türk Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamaktır.” Hâlâ içerisinde yaşamakta devam ettiğimiz inkılabın heyecanıyla dolu günler anayasanın hakiki bekçisinin milletin kendisinden başkası olamayacağını en küçük bir şüpheye yer bırakmayacak bir suretle göstermektedir. Hoşçakalınız aziz seyirciler. (Radyo spikeri) 14 Mayıs 1950’de büyük bir çoğunlukla iktidara gelen Demokrat Partililer İktidarlarının onuncu yılında Yassıada’da tutukluydu. Yargılamayı 6 Ekim 1960'da Milli Birlik Komitesi’nin kararıyla Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’na madde eklenerek kurulan Yüksek Adalet Divanı yaptı. 8 asil üye 6 yedek üyeden oluşan Yüksek Adalet Divanı başkanlığına ise Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanı Salim Başol getirildi. Yüksek Adalet Divanı başsavcılığına da Yüksek Soruşturma Kurulu üyesi Altay Ömer Egesel getirildi. Belediye başkanları üyeleri takibe alındı. Hakim ve savcılar, Cumhurbaşkanı celâl Bayar ve Adnan Menderes ve arkadaşlarını yargılarken salonun ortasında Yassıada Komutanı Albay Tarık Güryay oturuyordu. Bir tarafında sanık ve tanıklar diğer tarafından mahkeme heyeti oturuyordu. Arkasında 2 nöbetçi subay hazır olda bekliyordu.Celal Bayar, Adnan Menderes ve arkadaşları 19 ayrı davayla karşılaştı. Bütün davalar daha sonra anayasayı ihlal davasında birleştirildi. Demokrat Partililerin yargılandığı ilk dava anayasayı ihlal davasıydı. Bu davada Celal Bayar, Refik Koraltan, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan başta olmak üzere dört yüzün üzerinde sanık yargılandı. Milli birliği bozmak, cumhuriyet ilkelerine ayrı ferdi idare kurmak, CHP'nin mallarının hazineye devredilmesi, Kırşehir'in siyasi nedenlerle ilçe yapılması, hakim teminatına zarar vermek, Seçim Kanunu’nda değişiklik gibi suçlamalar bu davanın ana konusuydu. Yeni ihlal davası daha sonra birleştirilen Topkapı Olayları, Ankara Olayları, Kayseri Olayları, 6–7 Eylül Olayları. Örtülü Ödenek Davası.Gedikli Olayları gibi davaların çatısını oluşturmuştu. Adnan Menderes.Ismet İnönü’yü öldürmek ile suçlanmıştı Zaten Menderes ve arkadaşlarını idama götüren süreç anayasayı ihlal davasından çıktı. Demokrat Partinin kimseyi umursamaz politikasına karşılık olarak Chp yönetimi sert bir muhalefet yapıyordu. Meclis kürsüsünde Demokrat Partililerin tehditleri, CHP'lileri bihayli tahrik etmiş ve bazı milletvekilleri darbeyi yüksek sesle dillendirmeye başlamıştı hatta İnönü 27 Nisan’da olaylı bir oturumun ardından ”Bu yolda devam ederseniz sizi ben bile ” demişti. Neden 1 ay önce Ankara’da ve istanbul'da gerçekleşen olay ve gösterilerde Menderes'in istifası istenmiş, İsmet paşa çok yaşa sloganları atılmıştı Hatta ordu göreve davet edilmiş Ankara’ya yürüyüşe geçmişti. Yine Çankaya Köşkü'ne yürümenin hazırlıkları yapılıyordu. Menderes ve arkadaşları için sonun başlangıcı davaların en önemlisi olan anayasayı ihlal davası başlamıştı. Yassıada hakimi Salim Başol Ekrem oğlu Menderes, Aslen Aydınlı olup İstanbul milletvekili, evli 3 çocuklu, sabıkasız AdnanMenderes'i kürsüye çağırdı… Menderes yaptıklarını, yaptrdıklarını inkar etmişti. Sanıklarınıninıkların dinlenmesinin ardından Bülent Ecevit ve Kasım Gülek’in savunmalarına başvuruldu. Ecevit’te Gülek’te Topkapı olaylarının planlanmış olduğuna hemfikirdi. Ecevit o gün yaşananları şahit olarak dinlendiği Yassıada'da şöyle anlatıyordu : İnönü’nün otomobilinin üstüne çıkmış insanlar görüyordum. Bunlardan birinin elinde bir döviz vardı. Bu dövizde ”Paşa hayatın palavra yazılıydı.” Ve bu adam otomobilin üstüne rahat rahat oturabiliyordu. Etraftan birikmiş Demokrat Partililer, otomobile hücum ediyorlardı. Orada mevcut ve sayıları oldukça çok olan polis kuvvetleri, sırtlarını bu İnönü’nün önünü sarmış olan kalabalığa çevirmiş olarak sarmışlar, kordon altına, muhafaza altına almışlardı. Derhal İnönü’nün otomobiline doğru atıldım. Bu polis kordonu yarmaya çalıştım. Beni göğsümden ittiler. Geçemezsin dediler.Ben Halk Partili milletvekiliyim, İsmet inönü'nün arabasına gitmek istiyorum dedim ama senin mebusluğun burada sökmez dediler. Ben tekrar polis kordonunun üzerine atıldım. Göğsümden ettiler. O zaman görmüyor musunuz İnönü’yü öldürecekler, niçin müdahale etmiyorsunuz, dedim. Biz müdahale etmeyeceğiz, öyle emir aldık dediler. Yaklaşık 22 oturum devam eden 17 Nisan 1961 günü sona eren davada sonuç açıklandı. Celal Bayar, Adnan Menderes, Kemal Ergün ve Ethem Yetkiner’in eylemleri anayasayı ihlal olarak değerlendirildi. Topkapı Olayları davasının anayasayı ihlal davasıyla birleştirilmesine karar verildi. Türkiye Kıbrıs ile inisiyatifleri. almaya başladığı bir sırada 5 Eylül 1955 gecesi Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atıldığı haberi yayıldı. Haberi ilk veren Gökşen Sipahoğlu’nun yazı işleri müdürü İstanbul Ekspress’ti. Haberin Türkiye'de duyulmasından itibaren İstanbul'da büyük olaylar meydana geldi. Beyoğlu'nda başta Rumlar olmak üzere gayrimüslim vatandaşların evleri tahrip edildi, dükkanları yağmalandı. Bu olaylardan sorumlu tutulan Namık Gedik istifa etmek zorunda kaldı 6-7 Eylül’de meydana gelen olaylardan Celal Bayar ve Demokrat Parti hükümeti sorumlu tutuldu ve Yassıada’da yargılandı. Sıra örtülü ödenek davasına gelmişti. Bu davanın sanıkları ise Başbakan Adnan Menderes ve Başbakanlık Müsteşarı Mehmet Salih Korur idi. Örtülü ödenek ise tamamen başbakanların tasarrufundaydı. Adnan Menderes örtülü ödenekten oğlu Yüksel Menderes'e, mebus arkadaşı olan Kamuran’ın Londra masraflarına örtülü ödnekten 540,60 TL sarkmış ve aynı zamanda örtülü ödenekten Başbakanlık Müsteşarı Mehmet Salim Korur’da pay almıştır. Bu davada aynı zamanda dönemin ünlü sanatçıları Necip Fazıl Kısakürek,Peyami Safa, Orhan Seyfi Orhon, Burhan Belge, Mithat Pelin vs. yazarlar vardı. Kasada 270 bin dolar ve 250 bin TL vardı. Örtülü ödenekten gazete, dergi ajans sahiplerini Verildiği tespit edilebilen paraların tutarı. 723 bin 908 liradır. Necip Fazıl Kısakürek’e Büyük Doğu dergisi örtülü ödenekten ayrılan para 147 bin 500 liradır. İlim, sanat ve kültür dergisi kurmak için Peyami Safa’da ödenek aldığını dile getirmektedir. 1957 seçimlerinde usulsüzlük, muhalefetin özgürlüğünü kısıtlama, Tahkikat Komisyonu’nu kurup olağanüstü yetkilerle donatmak,devletin radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak, Amerika’dan kend ülkemizde yetişmesine ve tarımda makineleşmeye geçmemize rağmen 1 ton buğday alınması, Meclisten izinsiz Kore’ye asker göndermesi, askerleri darbe yapar diye terhis etmesi (ki darbe yapar diye terhis ettiğin asker
gün gelir sana darbe yapar ki yaptı. Eşini kurtarmak için Menderes ile yatan istanbul Polis Müdürü’nün eşi Suzan Sözen ”Menderes ile yattım kocamı kurtardım” bile demiştir ve aynı zamanda Ayhan Aydan’ı metresi olarak kullanıyordu ki bunu hanımı Berin Menderes ile evliyken yapıyordu.
Kaynak : Yassıada Mahkeme Videoları
27 Mayıs'ta kurulan Yüksek Adalet Divanı üyeleri :
Adalet Divanı Başkanı : Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanı Salim Başol
Asıl Üyeler:
1.Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanı Ferruh Adalı
2.Yargıtay Üyesi Selman Yörük
3.Yargıtay Üyesi Abdullah Üner
4.Danıştay Üyesi Hıfzı Tüz
5.Danıştay Üyesi Cahit Özden
6.Askeri Yargıtay Başsavcısı Yargıç General Rıza Tunç
7.Askeri Yargıtay Üyesi Yargıç Yarbay Hasan Gürsel
8.Askeri Yargıtay Üyesi Yargıç Yarbay Nahit Saçlıoğlu
Başsavcı Yardımcıları: Salim Ertem, Fahrettin Öztürk, Avni Yurtsever, Faruk Siret Değermen, Orhan Erdoğan, Niyazi Kırdar, Ahmet Bayrak, Süleyman Taşar, Necdet Darıcıoğlu, Servet Tüzün, Turgut Lüleci
Yüksek Soruşturma Kurulu Başkanı: Yargıtay 6. Daire Başkanı Celalettin Kurelman
Yüksek Adalet Divanı Başsavcısı: Yüksek Soruşturma Kurulu Üyesi Altay Ömer Egesel.
Milli Birlik Komitesi Üyeleri
1- Orgeneral Cemal Gürsel
2 - Kurmay Albay Ekrem Acuner
3 - Kurmay Yarbay Refet Aksoyoğlu
4 - Kurmay Yarbay Mucip Ataklı
5 - Kurmay Yüzbaşı Emanullah Çelebi
6- Kurmay Yüzbaşı Vehbi Ersü
7- Kurmay Binbaşı Suphi Gürsoytrak
8 - Kurmay Yarbay Suphi Karaman
9 - Kurmay Binbaşı Kadri Kaplan
10 - Kurmay Yüzbaşı Kamil Karavelioğlu
11 - Kurmay Albay Osman Köksal
12 - Kurmay Albay Fikret Kuytak
13 - Kurmay Albay Sami Küçük
14 - Kurmay Yarbay Sefcai Okan
15 - Orgeneral Fahri Özdilek
16 - Kurmay Binbaşı Mehmet Özgüneş
17 - Kurmay Binbaşı Selahattin Özgür
18 - Kurmay Binbaşı Şükran Özkaya
19 - Kurmay Albay Haydar Tunçkanat
20 - Tuğgeneral Sıtkı Ulay
21 - Kurmay Binbaşı Ahmet Yıldız
22 - Kurmay Albay Muzaffer Yurdakuler
23 - Korgeneral Cemal Madanoğlu
24 - Kurmay Binbaşı Fazıl Akkoyunlu
25 - Kurmay Yüzbaşı Rıfat Baykal
26 - Kurmay Yüzbaşı Ahmet Er
27 - Kurmay Binbaşı Orhan Erkanlı
28 - Kurmay Yüzbaşı Numan Esin
29 - Kurmay Yarbay Orhan Kabilay
30 - Kurmay Yarbay Kadri Kaplan
31 - Kurmay Binbaşı Muzaffer Karan
32 - Kurmay Binbaşı Münir Köseoğlu
33 - Kurmay Yüzbaşı Muzaffer Özdağ
34 - Kurmay Yüzbaşı İrfan Solmazer
35 - Kurmay Binbaşı Şefik Soyuyüce
36 - Kurmay Binbaşı Dündar Taşer
37 - Kurmay Albay Alparslan Türkeş
38 - Tuğgeneral İrfan Baştuğ
2 Orgeneral, 2 Tuğgeneral, 1 Korgeneral, 7 Kurmay Albay, 8 Kurmay Yarbay, 8 Kurmay Yüzbaşı,
Kıdemli Yüzbaşı Rıfat Baykal (İsrail - Tel Aviv Ataşemiliterliği), Jandarma Yüzbaşı Ahmet Er (Libya - Trablusgarp Ataşemiliterliği), Kurmay Binbaşı Orhan Erkanlı (Meksika - Mexico Ataşemiliterliği), Kurmay Yüzbaşı Numan Esin (İspanya - Portekiz Ataşemiliterliği), Kurmay Yarbay Orhan Kabibay (Lüksemburg - Brüksel Ataşemiliterliği) , Kurmay Yarbay Kadir Kaplan (Portekiz - Lizbon Ataşemiliterliği), Kurmay Binbaşı Muzaffer Karan (Norveç - Oslo Ataşemiliterliği), Kurmay Binbaşı Münir Köseoğlu (İsviçre - Stockhlom Ataşemiliterliği) , Kurmay Yüzbaşı Muzaffer Özdağ (Japonya - Tokyo Ataşemiliterliği), Kurmay Yüzbaşı İrfan Solmazer (Hollanda - Lahey Ataşemiliterliği) , Kurmay Binbaşı Şefik Soyuyüce (Danimarka - Kopenhag Ataşemiliterliği), Kurmay Binbaşı Dündar Taşer (Fas - Rabat Ataşemiliterliği) , Kurmay Albay Alparslan Türkeş (Hindistan - Yeni Delhi Askeri Ataşemiliterliği) , Piyade Binbaşı Fazıl Akkoyunlu (Afganistan - Kabil) Ataşemiliterliği) bu saydığım 14'ler olarak adlandırılan subaylar 13 Kasım 1960'da sürgün edilmiştir.