Günümüzde,derin deniz madenciliğine ilgi artmaktadır.Bunun en büyük sebeplerinden biri,artmakta olan küresel ısınmayı önlemektir.Fosil yakıtlarının yerinin,yenilenebilir enerji kaynaklarının alması,makine ve elektrik sistemlerinin gelişmesiyle mümkündür.Bakır,kobalt,çinko,lityum gibi elementler,temiz enerji kaynaklarının üretiminde kullanılır ve kullanım alanları çok geniş olan bu elementlere olan talebin,ilerde artacağı bilinmektedir.Örnek vermek gerekirse,Lityum ve Kobalt gibi elementlerin üretiminde 2050 yılına kadar %500 oranında bir artış olacağı düşünülmektedir.Aynı zamanda da,yerküredeki metal yatakları son zamanlarda başka alanlarda kullanılmaya başlanmış ve denizde bulunan elementlerin genelde karada bulunan elementlere kıyasla daha kaliteli olduğu keşfedildi.Bu durum,yerküredeki elementlerin yerine derin sulardaki elementlerin de önem kazanmasını öne sürmektedir.Ancak,derin deniz madenciliğin yıkıcı ekolojik etkilerinin olacağı düşünülmektedir.Derin deniz madenciliğinin,su ekosistemlerine zarar vereceği,derin sularda yaşayan türlerin neslinin tükenmesine yol açacağı ve sulara zehirli madde salacağı öngörülmektedir.Bu yüzden derin deniz madenciliğinin ekonomik getirilerinin yanı sıra,ekolojik yıkımlarından dolayı yasaklanması gündeme getirilmiştir.IUCN,derin deniz madenciliğinin yasaklanmasını gündeme getirmiştir.Aynı zamanda da,Volkswagen,Google,Patagonia gibi büyük çaplı şirketler de derin deniz madenciliğinin askıya alınması için bir moratoryum imzalamışlardır.Bütün bu kaygılara rağmen,bu faaliyetlerinin denizleri geliştireceğine ve denizler karbondioksit emdiğinden,derin deniz madenciliğinin faydalı olabileceğine dair bir görüşte mevcuttur.Ekolojik kaygıları bir kenara bırakırsak,derin deniz madenciliğinin ekonomik ve teknik yönden sıkıntıları da mevcuttur.Madencilikte kullanılacak ekipmanların üretim maliyetleri 11 milyar dolar olarak hesaplanmışken, çıkarılması planlanan madenlerin ortalama gelirleri ise 18 milyar dolar olarak hesaplanmıştır.Dışardan bakıldığında,derin deniz madenciliği karlı gibi gözükmektedir ancak hem teknik aletlerin üretimi için harcanılan sürenin uzun olması hem de bu aletlerin deniz altında düşük basınç,düşük sıcaklık,karanlık,çökeltilerin heterojen dağlımı gibi faktörler bu aletlerin uzun süre(300 gün kadar)su altında kalmasını engellemektedir.Ama navigasyon ,3d ve robotik teknolojisinin gelişmesi ve alet üretimi için gerekli sürenin kısaltılması yönündeki ekonomik teoriler gelecekte teknolojik ve ekonomik engelleri kaldırabilir ve derin deniz madenciliği sektörünü drastik bir şekilde büyütebilir.Tüm bunaların yanında,derin deniz madenciliği hakkında hukuki kısıtlamalar
mevcuttur.Bazı devletler ve uluslararası kuruluşlar derin deniz madenciliği faaliyetlerini ekolojik nedenlerden dolayı kısıtlamayı planlamaktadır.Derin deniz madenciliği,günümüz endüstrisinin ihtiyacı olan ve yeryüzünde kısıtlı bulunan madenleri bulma konusunda önemli bir etkendir ancak teknik,ekolojik ve hukuki sorunlar günümdir bunu kısıtlasa da gelecekte bu durum değişebilir ve bir orta yol bulunup hem çevreye zarar vermeyen hem teknik arızalar içermeyen ve yüksek verim sağlanan derin deniz madenciliği sistemleri kurulabilir.
Kaynakça: https://www.researchgate.net/profile/Rahul-Sharma- 54/publication/315859804_Deep- Sea_Mining_Current_Status_and_Future_Considerations/links/5baa08c1 45851574f7e437b0/Deep-Sea-Mining-Current-Status-and-Future- Considerations.pdf
https://impact.economist.com/ocean/biodiversity-ecosystems-and- resources/is-deep-sea-mining-a-sound- investment?utm_medium=cpc.adword.pd&utm_source=google&ppccamp aignID=18151738051&ppcadID=&utm_campaign=a.22brand_pmax&utm _content=conversion.direct- response.anonymous&gad_source=1&gclid=CjwKCAjwz42xBhB9EiwA48 pT70QUa2OOfHnBgBJGlXNqDnlNNIjyxkhZwEHKMOmT1KEgU51GCE4fc