Atatürk'ün kişisel yaşamı hakkında da bazı iftiralar mevcut. Ona kaynak olarak da Rıza Nur hatıratları gösterilir. onu kaynak gösteren kaç kişi hatıratını okumuş?! Neyse buna Turgut Özakman Dr. Rıza Nur Dosyası'nda şöyle cevap verir: Kişilik bozukluğu, zaman içinde birçok belirtiler ve reaksiyonlar gösterir. Dr. Rıza Nur şu belirti ve reaksiyonları buldum:
Mitomani (yalan söyleme), fabulasyon (masal uydurma, hayali hikayeler, yapılmayan konuşmalar), fanteziler (hayal ettiği ollayları gerçek sanma), megalomani (büyüklük fikirleri), narsizm (kendine hayran olma), paranoid reaksiyonlar (takip edildiğini sanma duygusu ve öldürülme korkusu yani hezeyanlar, marazi kıskançlık, kimseyi beğen-meme, herkesi tenkit ve karalama, aşırı alınganlık, en yakınlarına bile güvensizlik ve şüphe, aşırı ve devamlı övünme, sahte gurur ve kibir [egosantirizm] vb .. ), korku ve panik, firar duygusu, derin bir aşağılık duygusu. giderek haya duygusunun da kaybolması. Hastanın affektif hayatında (heyecansal yaşamında) kin ve intikam, saldırganlık ve kızgınlık, iftira atma duygusu gittikçe artmış. Ayrıca zaman zaman, ruhsal hayatındaki karmaşanın projeksiyonu (dışa yansıması) da kolayca gözleniyor. Bunların yanında, bu tür hastalarda çok görülen kandırma ve aldatmaya yeltenme, kurnazlık, oyalama ve acındırma gibi bazı hususlar bu kişilik tablosuna eşlik etmektedir. Bu amaçlarla kendi aleyhinde yazdığı öyle pasajlar var ki onları bile kuşku ile karşılamak yanlış olmaz kanısındayım. Sonunda, kendinden kaynaklanan saplantılar, kuruntular ve korkular yüzünden Türkiye'den ayrılıyor. Son on yıl içinde, kişilik bozukluklarının çok arttığı, hastanın doğrudan ve dolaylı itiraflarından, artık bir dejenere psikopat olduğu belli oluyor. Hastalığı hakkındaki teşhisim, çok kısa bir ifade ile şudur: Psikopatik bir zemin üzerinde paranoit reaksiyon. Yani çok ağır bir ruhsal bozukluk tablosu. Bu tür hastalar, zeka fakülteleri tamamen bozulmadığından, kısa süreli de olsa olumlu işler yapabılirler. Nitekim hastanın, mesleki ve siyasi hayatında bazı olumlu işlerine ve gayretlerine rastlamaktayız. Keşke hastalığı erken teşhis edilerek, kendisine psikolojik ve psikiatrik bir destek ve tedavi verilmiş olsaydı. Bunun yapılmamış olmasından dolayı üzüldüğümü belirtmek isterim. Anılarını son duygu, düşünce ve yargılarına göre değiştirerek, geriye dönüp yeniden kurgulayarak, sanki gerçekmiş gibi nakletmiş ki bu tutum, bu tür hastalara özgü bir telafi ve tatmin yoludur. Bir doktor olarak diyorum ki, bu zavallı hastayı tarihe emanet edelim ve artık rahatsız etmeyelim. Çünkü böyle bir hastanın anılarını ve tanıklığını ciddiye almak tıbben mümkün değildir.
Turgut Özakman, Dr. Rıza Nur Dosyası, Hastalığı, Sayfa 161 - 162.