Şeyh Sait Ayaklanması, 13 Şubat 1925 günü, Diyarbakır’ın Eğil bucağına bağlı Piran (Dicle) köyünde saklanan mahkûmları almaya gelen jandarmalara ateş açılmasıyla başladı. Şeyh Sait’in emriyle telefon ve telgraf hatlarını kesen ayaklanmacılar 16 Şubat’ta Darahini’yi (Genç) ele geçirerek vali ve diğer resmî görevlileri etkisiz hale getirdiler. Şeyh Sait halkı din adına ayaklanmaya çağırdı. Halka dinsel içerikli bildiriler dağıtıldı. “Halife sizi bekliyor.”, “Halifesiz Müslüman olmaz.”, “Halife memleketten çıkarılamaz.”, “Şiarımız dindir”, “Hükümet dinsizdir”, “Şeriat isteriz.”, “Kadınlar çıplaktır.”, “Mekteplerde dinsizlik ilerliyor” gibi bildirilerin ve bölgede yeterli askeri güç bulunmamasının etkisiyle ayaklanma hızla yayıldı. (Şeyh Sait İsyanı - Atatürk Ansiklopedisi) Şeyh Sait ayaklanması sürdüğü günlerde Bağdat'taki Fransiz Yüksek Komiserliği, Paris'e gönderdiği bir başka raporda şunlar Söylüyordu: "Kürt ayaklanması, birdenbire kendiliğinden ortaya çıkmadı. Kürdistan dağlar yabancıların kışkırtması ve desteğiyle ayaklandi, Bölgede çıkan olaylar, ingilizlerin uğradıkları yenilgiden sonra hiç affetmedikleri Mustafa Kemale ve Ankara'daki Meclis'e karşı yürüttükleri siyasetin bir parçasidır... Kürt ayaklanması bundan daha iyi koşullarda patlak veremezdi. Ayaklanma, Türklerin Musul üzerindeki iddialarinı araştıran Komisyon'da, Türklerin kendi topraklarındaki Kürtler arasında bile huzuru sağlamayacağını gösterecekti. Şeyh Sait ayaklanmasinı İngilizlerle birlikte, devrik Padişah Vahdettin de destekledi. San Remo'daki villasinda, Kürt Teali Cemiyeti üyesi ve Serbesti Gazetesi sahibi Mevlanazade Rıfat'tan "Kürdistan olaylar" hakkında sürekli bilgi alıyor ve aldığı bilgiyi Bükreş'te kurulmuş olan Hilafet Komitesine iletiyordu. Bu komite, Damat Ferit ve eski İçişleri Nazırı Mehmet Ali önderliğinde, Türkiye'de hilafetçi bir darbe hazırlıyordu.("Fransız DIşişleri Bakanlığı Gizli Belgeler E-Levant (1918-1929) Kürdistan Caucase Servisi, vol101, sf.25; ak. Uğur Mumcu, "Kürt-/islam Ayaklanması" Tekin Yayınları, 19.Baskı, İstanbul, 1995, sayfa 97 ve 168.) Durum bu iken Şeyh Sait'in açığa vurması ilgi çekicidir. Ama sonradan anlaşılmıştır ki bu Diyarbakır'n işgalinden sonra yapılacaktı. Kürtler tarafimdan ülkelerinin tabi başkenti bilinen Diyarbakır düşünce Şeyh Sait bağımsIz devletin kuruluşunu ilan edecekti ve o zaman Tunceli beyleri, Muş beyleri de ister istemez bu devlete katılacaklar onu tanıyacaklar, kuvvetlerini onun emrine vereceklerdi (Şeyh Sait ve İsyanı, İsmet Bozdağ, Şeyh Sait'in Talihi Dönüyor, sayfa 99.) İdama mahkum edilenler şunlardı : Seyh Sait, damadı Şeyh Abdullah, Şeyh Şerif, Şeyh Şemseddin, Şeyh İbrahim, Şeyh Ali, Şeyh Celal, Şeyh Hasan, Kamil Bey, Hacı Sadık, Mehmet Bey, Salih Bey, Madenli Kadri Bey, Genç tahribat katibi Tahir, Bucak Müdürü Tayip ve avaneden 29 kişi Salihbeyzade Hüseyin'in idam cezası yaşı küçük olduğundan Adana'da 15 sene küreğe çevriliyordu. Qapakçur Kaymakamı Çerkez Hüseyin Hilmi' de idama mahkum olduğu halde Kuvay-ı Milliye'de hizmeti geçtiğinden Konya'da 15 yıl kürek cezası çekecekti. Genç Valisi İsmail Hakkı Hopa'da bir yl hapis yatacak ve bir daha devlet hizmetinde kullanılmayacaktı. Jandarma yüzbaşısı Ali Avni ve Teğmen Mihri onar yıl hapis eezası yiyorlar, askerlikten de uzaklaştırıyorlardı. Cemilpaşazade Ekrem Bey Kastamonu'ya on yıl kürek cezası çekecekti. Capakcur Yargıcı Bağdatlı Rıza sınır dışı ediliyordu. Mahkeme Cemilpaşazade Muhiddin Kadri, Memduh ve Omer Beylerle Nakip Bekir Sıtkı'nn ademi mesuliyetlerine sorumsuzluklarına karar vermişti. Bazganlı Rüştü Hüseyin, Sihhiye katibi Niyazi, Rıfkı İlyas,emekli binbaşı Kasım ve daha on beş kişi beraat ediyordu. (Şeyh Sait ve Isyan, Metin Toker, Sabaha Karşı Sehpa, 153- 154.)
Diyarbakır Valisi Mithat Bey, Şeyh Sait'e sordu: Türklerin en büyük düşmanı kimdir ?
Şeyh Sait cevap verdi : İngilizler
Diyarbakır Valisi Mithat Bey: Eeee ?
Seyh Sait başını salladı ve dedi ki : Ahmet Zihni Bey'in Fütühatı İslamiyesi'nde yazılıdır. Mehdinin çıkışında Türkler 300 bin asker vereceklerdir. Demek ki Türkler kıyamete kadar İslamiyet'i koruyacaklardır.
Mürsel Paşa sordu :
Din kalktı diyorsun. Namazını kılıyor muydun ? Camilerde ezan okunmuyor muydu ?
Şeyh Sait ibadetine kimsenin karışmadığını itiraf etti. Evet, namazını her isteyen kılabiliyordu ve camiilerde ezan okunuyordu. Başını eğdi. Bir süre öyle kaldı. Sonra kendi kendine
mırıldandı
Şeyh Sait : Fena yaptık. Bundan sonra iyi olur
inşallah.
İdam sırası Şeyh Sait'e gelmişti. Gömleği giydirdiler. Sesini çıkarmadı. Kabullenmiş bir hali vardı. Sehpaya doğru sakın ilerledi. Bir dua okuyordu. Sandalyenin üstüne çıkarlmıştı.
İImik boğazına geçirildi
Bir tekme.
Kadınlar haykırdılar :
"Kahrol!"
Kahrolmuştu.
Kahrolmuştu ve hiçbir şey olmamiştı. Oysa Diyarbakır'ın yarısı o gece evinde değil dışarıda yatıyordu. Bir efsane şehirde dolaştırılmıştı: Şeyh Sait asılırken zelzele olacaktı.İdam sahasındaki halkın içinden bir alkış daha koptu. Bir
kadın bağırdı.
"Hani alçağın kerameti? İpi bile kopmadı…"
Diyarbakır'ın üzerine yeni bir gün doğuyordu. Türkiye'nin üzerine yeni bir gün doğuyordu.
Gericiliğin başı ezilmişti.
1925'te.
Ama onu hortlatma çabalarının sonu gelmiş miydi ki ? (Şeyh Sait ve isyan, Metin Toker, Sabaha Karşı Sehpa, sayfa 158- 159.)
Şeyh Sait’i Abdrurrahmanpaşa Köprüsü’nden yakalayıp İstiklal Mahkemeleri’ne teslim eden kişi Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın dedesi Süvari Binbaşı Mikail’dir (Dedesinin Şeyh Sait İsyanı’ndaki Rolü Nedir ?)
Kısacası Şeyh Sait öz be öz vatan hainidir. “Bir Türk öldürmek, yetmiş gavur öldürmekten sevaptır.” diyen dini kullanan bir vatan hainidir. Diyarbakır’da Şeyh Sait Bulvarı olmaz, olamaz çünkü tarihsel olarak baktığımızda Şeyh Sait Diyarbakır’ın kapısına dayanıp içeri alınmamıştır. Diyarbakır kaldı kı Akkoyunlu Hükümdarı kaldı ki Uzun Hasan’ın şehridir.
Dindarlığınızı Tanrı’ya gösterin Ayşe , Fatma, Muhammed sizin dindarlığınızı bilmek zorunda değil. Halil Konakçı denen zat bir açıklama yapmış Şeyh Sait ile ilgili “Şeyh Sait kahramandır demiş.” Peki sen bunu hangi tarihsel gerekçe göstererek diyorsun?