Günümüzde milliyetçilik ve ulusalcılık kavramları, toplumların kimliklerini tanımlamak ve korumak adına önemli bir yer tutmaktadır. Ancak bu iki kavram arasında ince ama hayati bir fark bulunmaktadır.
Türkiye’de de bu farkı gözetmeksizin artan milliyetçilik dalgası, Kemalist prensiplere uygun olmadığı takdirde, bizi faşizme sürükleyebilir.
Milliyetçilik, genel anlamda bir milletin diğerlerinden üstün olduğunu savunan ve bu üstünlük iddiasını korumak için zaman zaman saldırgan bir tavır sergileyebilen bir ideolojidir. Bu ideoloji, tarih boyunca birçok toplumda ayrımcılık, ırkçılık ve çatışmaların kaynağı olmuştur. Ulusalcılık ise, bir milletin kendi kaderini tayin etme hakkını savunan ve kendi kültürel, ekonomik ve siyasi bağımsızlığını koruma amacında olan bir ideolojidir. Ulusalcılık, milliyetçiliğin aksine, diğer milletlere karşı düşmanlık beslemek yerine, kendi milletinin özgürlüğünü ve refahını ön planda tutar.
Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, milliyetçilik ve ulusalcılık arasındaki bu farkı net bir şekilde anlamış ve uygulamıştır. Atatürk’ün Türkçülük anlayışı, halkçılık ve devletçilik ilkeleriyle desteklenen bir ulusalcılık anlayışıdır. Bu anlayış, Türk halkının bağımsızlığını ve egemenliğini korumakla birlikte, diğer uluslarla barış içinde yaşama prensibini de benimser. Atatürk, Türk ulusunun ilerlemesi ve çağdaşlaşması için milli egemenlik ve bağımsızlık ilkelerini her zaman ön planda tutmuştur. Ancak bu ilkeler, hiçbir zaman başka milletlere karşı bir üstünlük ya da düşmanlık iddiası taşımamıştır.Bugün, Türkiye’de artan milliyetçilik dalgası, Atatürk’ün bu prensiplerinden sapma riski taşımaktadır. Milliyetçiliğin, faşizme evrilmesi, toplumda ayrımcılık, ırkçılık ve hoşgörüsüzlüğün yayılmasına neden olabilir.
Faşizm, bir milletin diğerlerinden üstün olduğunu savunan, demokratik değerleri ve insan haklarını hiçe sayan bir ideolojidir. Bu ideoloji, tarih boyunca büyük acılara ve yıkımlara yol açmıştır. Dolayısıyla, milliyetçilik ve ulusalcılık arasındaki farkı anlamak ve bu farkı gözetmek, faşizme karşı uyanık olmamızı sağlar.
Kemalist prensipler, Türkiye’nin çağdaşlaşma ve ilerleme yolunda bir rehberdir. Bu prensipler, milli egemenlik, bağımsızlık ve halkçılık ilkelerine dayanmaktadır. Ancak, bu ilkeler, diğer milletlere karşı bir üstünlük iddiası taşımadan, barış içinde bir arada yaşamayı hedeflemektedir. Dolayısıyla, artan milliyetçilik ve ulusalcılık dalgası, Kemalist prensiplere uygun olmadığı takdirde, faşizme dönüşme tehlikesi taşır.Sonuç olarak, milliyetçilik ve ulusalcılık arasındaki farkı net bir şekilde anlamak ve bu farkı gözetmek, toplumumuzun barış ve huzur içinde yaşaması için hayati önem taşımaktadır.
Milliyetçilik;bozkurt yapmak,ulumak,turan hayali kurmak,diğer uluslarla savaşmak ve toprak almaktan öte; çiftçinin, emekçinin hakkını savunmak, ormanlarımıza ve tarım arazilerimize sahip çıkmak,yerli üretimi desteklemek ve politikaya duygusal değil mantıksal yaklaşmayı isterken ilk bahsettiğimiz düşünce yapısı,ülkemizde artan çoğunluğun fikri durumunda.
Bununla beraber önder kabul gören kişiler de ulusalcılık- milliyetçilik fikrinde en önemli rolü oynamakta.
Ziya Gökalp ve Atatürk'ün Türkçülük fikrini savunan kişi, ulusalcı yapıya sahip olup olaylara ve çevreye daha pragmatik yaklaşırken;Nihal Atsız ve Türkeş gibilerin fikrini alan kişilerin milliyetçilik anlayışı, hayalperest,akıldan uzak, saldırgan ve ayrıştırıcı olmakla beraber bizi kaosa ve bölünmeye, parçalanmaya götürür.
Atatürk’ün mirası olan Kemalist prensipler, bize bu yolda rehberlik etmektedir. Bu prensiplere uygun hareket ettiğimiz sürece, faşizme karşı uyanık olabilir ve demokratik değerlerimizi koruyabiliriz. Unutmayalım ki, gerçek milliyetçilik, milletini sevmek ve ona hizmet etmekten geçer; başkalarına üstünlük taslamaktan değil