Gazi Mustafa Kemal Atatürk, genç ve modern Türkiye Cumhuriyeti'nin medeniyetleşme yolunda çizdiği rotada yalnızca siyasi ve askeri bağımsızlığı değil, aynı zamanda ekonomik, yani Misak-ı İktisadi, teknolojik ve kültürel kalkınmayı da hedeflemiştir. Atatürk'ün Türk havacılığına verdiği önemi, 1925 yılında Türk Tayyare Cemiyeti'nin açılışında yaptığı konuşmasındaki "İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan milletler, yarınlarından asla emin olamazlar." sözünden anlayabiliriz. İşte bu vizyon doğrultusunda, genç Cumhuriyet'in ilk yıllarında havacılık alanında büyük işler başarılmış, yerli üretimle Türkiye’yi kendi kanatları üzerinde yükseltme hayali tüm Türk milletine aşılanmıştır.
Genç Cumhuriyet'in temelinde millî kalkınma ve modernleşme adımları vardır. Bu yeni dönemde dünyada başlayan sanayi konusundaki atılımları genç Cumhuriyet'e taşıma çabaları, Cumhuriyet'in medeni memleketler seviyesine yükselme projelerinin bir parçası haline gelmişti. Atatürk’ün ve Türk milletinin bu yöndeki inancı, genç ve bağımsız Cumhuriyet’in havacılık alanındaki üstünlüğünü ve kendi kendine yeten bir ekonomi olma yolundaki geleceğini şekillendirebileceği yönündeydi. Bu inancın en kuvvetli örneği ise genç Cumhuriyet’in Türk havacılık sanayisini kurma girişimiydi.
1925 yılında Türk milletinin fedakarlıkları ile kurulan Türk Tayyare Cemiyeti, günümüzdeki Türk Hava Kurumu, Türk milletinin fedakarlıklarıyla güçlenen bir Cumhuriyet kalesi olarak ilk havacılık faaliyetlerine destek vermeyi amaçlıyordu. Cemiyetin kuruluşuyla birlikte sanayileşme çabası içinde olan Türkiye’de yerli uçak üretimine yönelik önemli adımlar atıldı. Atatürk önderliğindeki Türk milleti, tam bağımsızlık yolundaki idealini hayata geçirerek genç Türkiye’yi modern bir havacılık sanayi ülkesi haline getirmeye çalıştı. Sadece 10 yıl önce memleketin her karışı yabancı devletler tarafından işgal edilen bu toprakların evlatları, artık sadece uçak satın alan bir memleket değil, kendi uçaklarını üreten, uçuran ve göklerine hakim olan bir havacılık sanayisi kurmayı amaçlıyordu.
Bu millî tam bağımsızlık hedefi doğrultusunda 1925 yılında devlet tarafından Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi (TOMTAŞ) kuruldu. TOMTAŞ, Türk milletinin kendi havacılık sanayisini kurma amacıyla Kayseri’de uçak fabrikaları kurarak büyük bir adım attı. Fabrikalar, Almanya’nın ünlü havacılık şirketi Junkers ile ortaklık içerisinde, genç Türkiye için yerli uçak ve motor üretimini hedefliyordu. Bu girişim, genç Cumhuriyet’in havacılık sanayi atılımını gerçekleştirme ve tam bağımsızlık yolundaki inancının bir göstergesiydi. Aynı zamanda Türk milletinin Misak-ı İktisadiye olan inancını da yansıtıyordu.
Kayseri’deki TOMTAŞ fabrikası, 1926 yılında üretime geçerek Türkiye’de yerli uçak üretiminin başlangıcını yaptı. Burada üretilen Junkers A-20 tipi uçaklar, hem askeri hem de sivil amaçlarla kullanılmak üzere üretildi. Fabrikanın kurulması, genç Türkiye’nin kendi teknolojisini geliştirme çabalarının bir simgesiydi. Ancak bu büyük proje, Alman firmasının ekonomik kriz sebebiyle uzun soluklu olamadı ve 1928'de Junkers ile yapılan işbirliği sona erdi, TOMTAŞ kapatıldı. Fakat unutmamak gerekir ki bu girişim, uzun vadeli bir başarı sağlamamış olsa da Türkiye’nin kendi havacılık sanayisini kurma yolundaki ilk büyük çabası olarak tarihe geçti.
TOMTAŞ’ın kapanmasından sonra, Türk havacılık sanayi alanındaki çalışmalar durmadı, aksine daha da hız kazandı. Aydınlanma ve modernleşme ideali doğrultusunda Türkiye’de teknolojik bağımsızlık sağlama hedefi sürdürüldü. Bu noktada, Türk milletinin havacılık sanayisindeki öncüsü olan Nuri Demirağ devreye girdi. Genç Cumhuriyet’in sanayileşme hamlelerine büyük katkılar sunan Demirağ, havacılık alanında da önemli adımlar attı. İstanbul’da kurduğu uçak fabrikası, Türkiye’nin ilk sivil uçak üretim tesisi olma özelliğini taşıyordu. Demirağ’ın bu çabası, Türk milletinin havacılık alanındaki atılımlara olan inancını gösterirken, aynı zamanda Atatürk’ün havacılık ideallerinin somutlaşmış haliydi.
Nuri Demirağ’ın fabrikasında üretilen uçaklar, Türk mühendislerinin ve işçilerinin emeğiyle ortaya çıktı. Ancak bu büyük girişim, yeterli devlet desteğini almadığı için uzun vadede başarıya ulaşamadı. Buna rağmen, Demirağ’ın gayreti ve vizyonu, Türkiye’nin havacılık tarihine silinmez bir iz bıraktı. Atatürk'ün işaret ettiği “İstikbal göklerdedir” sözünün derin anlamı, bu dönemlerde bir kez daha kendini göstermekteydi.
Türk havacılığı, genç Cumhuriyet'in modernleşme sürecinde önemli bir yer tutmuş, Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ gibi öncüler bu süreçte Cumhuriyet’i ileri taşımayı hedefleyen bir dizi girişime imza atmışlardır. Ancak, zamanla bu çabalar hafızalardan silinmiş ve Türkiye’nin havacılık sanayisi tam anlamıyla potansiyelini kullanamamış, Atatürk'ün idealini gerçekleştirme fırsatını kaçırmıştır. Oysa Atatürk ve genç Cumhuriyet’in ilk kuşağının hayali, Türkiye’nin sanayi devrimini kendi elleriyle gerçekleştiren bir ülke olmasıydı.
Sonuç olarak, genç Cumhuriyet’in ilk uçak fabrikaları, Türkiye’nin kalkınma ve aydınlanma mücadelesinin en önemli adımlarındandı. Bu fabrikalar, yalnızca uçak üretimini değil, aynı zamanda büyük Türk milletinin, Atatürk’ün izinde tam bağımsızlık ve moderlenşme yolunda ki reformlarına olan inancının simgeleriydi. Ne yazık ki zamanla bu değerli kurumlar ve girişimler unutulmuş, satılmış ve Türkiye’nin havacılık sanayisi büyük oranda dışa bağımlı hale getirilmiştir. Ancak bu unutulmuş kurumlar, Cumhuriyet’in ilk yıllarında duyulan büyük idealleri ve kalkınma çabalarını hatırlatmaya devam etmektedir. Türk gençliği olarak, bu kurumları canlandırmak ve Türk havacılık sanayisini Atatürk’ün idealleri doğrultusunda yeniden hayata geçirmek bizim görevimizdir.