4 Ekim Cumartesi günü,tarihî Eyüpsultan Surları’nda hafızalarımızdan asla silinmeyecek ve tarihimizde kara bir leke olarak kalacak bir vahşet yaşandı.Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner isimli iki genç kız,Semih Çelik isimli bir ruh hastası ve uyuşturucu bağımlısı birisi tarafından yarım saat arayla katledildi.Semih Çelik,15.30 sularında sevgilisi olduğu iddia edilen Ayşenur Halil’i öldürdükten sonra,16.00 sularında eski sevgilisi olduğu iddia edilen İkbal Uzuner’i Tarihî İstanbul Surları’na çıkartıp orada bıçaklayıp öldürdü.Sonra da kendisi intahar etti.Peki,bu olay münferit bir olay mı? Neden son zamanlarda kadın ve çocuk cinayetlerini her zamankinden fazla duyar olduk? Maalesef ki ülkemiz,çok ciddi bir sosyal çürümenin içerisindedir.Sosyal çürüme,Türkiye’nin en önemli sorunlarından birsindir.Ekonominiz bozuktur,düzeltirsiniz.Dünya tarihinde bunun birçok örneği vardır.Mesela,Almanya,iki dünya savaşından da yenik ayrılmasına ve ciddi savaş sonrası yaptırımlara maruz kalmasına rağmen Avrupa’nın en büyük ekonomilerinden olmayı başarmıştır.Singapur da aynı şekilde ilk kurulduğunda sadece gecekondulardan ibaret bir şehir devletiyken günümüzde Uzak Doğu’nun refah seviyesi en yüksek ülkelerinden birisi haline gelmiştir.Eğitim sisteminiz çürüktür onu da düzletmek mümkündür.Keza Bulgaristan,19.yy.ın başlarındaki eğitim sistemi köy mektepleri seviyesindeyken başta Aprilov ve Venilov gibi birkaç aydının işe Bulgar eğitim sistemi etkili bir biçimde örgütlenebilmiştir.Ancak toplumsal olarak yozlaşırsanız,bunun geri dönüşü maalesef ki olmayabilir.Sosyal çözünme,bir topluluğu oluşturan bireylerin,ortak kültürleriyle ve toplumsal normları ile bağlarının kopması ve bireylerin etik değerlerden ve toplumsal kurallardan uzaklaşması ve yaşam felsefesinin kalmamasıdır.Gerçekten de Türkiye’deki birçok kişi,bir amacı bir hedefi olmadan sadece barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde yaşamaktadır.Kişilerin artık ne bir uğraşı,ne bir hedefi,ne çevresi ile iletişimi ve dayanışması kalmamıştır.Peki,bu durumun oluşmasının nedenleri nelerdir? Toplum birden bire mi sosyal çözünme içerisine girdi? Sosyal çürüme,yıllardır süregelen birtakım değişimlerin sonucunda toplumumuzda tevazhür etmiştir.Bu değişimlerden en önemlisi, 4000 yıllık “Türk Devlet Geleneği”nin resmen bir evrim geçirmesidir.Yöneticilerin Türkiye Cumhuriyeti’nin istikbali ve yükselişi için çalışma amacı son yıllarda yerini kişilerin şahsi çıkarları ve cepleri için çalışmasına dönüşmüştür.Generallerin hudutlarda insan kaçakçılığı yapması,bakanlık görevlilerinin uyuşturcu tacirleriyle ve suç örgütleriyle iş birliği yapması,memurda artan rüşvet oranları bu değişimin en somut örneklerindendir.Amaçları ülkeye hizmet etmek olan kişiler,kendi cepleri uğuruna resmen ülkenin işleyişini bozmaktadırlar.Liyakatin yok olması da çürümenin en önemli sebeplerindendir Devlet alımlarına liyakatin hiçbir önemi kalmamıştır.Cumhuriyet ilkelerine bağlı,vatansever ve ülkesi için çalışmak isteyen bir gencin önü falanca milletvekilinin yeğenin arkadaşının bilmen nesi tarafından kesilmektedir.Bu durum,gerçekten bir şeyleri değiştirmek isteyen ve bu uğruda çalışan,emek veren kişileri umutsuzluğa sürüklemektedir.Düşünsenize gece gündüz sınavlara çalışıyorsunuz,bileğiniz hakkıyla başarılı oluyorsunuz ancak bıyıklının birisinin akrabası sizin emeklerinizi yerle bir ediyor..Hukuk sisteminin çökmesi de sosyal çürümenin önemli nedenlerindendir.Ağızını açan hapse atılıyor ancak kara para aklayanlar,cinsi sapıklar,tecavüzcüler,vergi kaçıranlar en kötü ihtimalle on ay hapishanede yattıktan sonra hayatlarına geri dönüyorlar.Savcı ve Hakimlerin cübbelerinin cepleri ve düğmeleri olmaz.Nedeni kimseden rüşvet almamaları ve kimsenin önünde yakalarını iliklememeleridir..Ancak bu cübbelerin ruhu gitti,kumaşı kaldı…Bu vaziyette düzenli vergisini ödeyen,kurallara uyan kişiler de tabiri caiz ise “tek enayi ben miyim?” diye düşünmeye başladılar.Sonuçta yasa dışı işlerle meşgul olanlar hayatlarını yaşarken yasaya uyanlar maalesef ki sefalet içerisinde yaşıyorlar.Eğitim sistemin bozukluğu da toplumsal yozlaşmayı arttırıyor.İlköğretim ve Ortaöğretim müfredatları tamamen çağ dışı ve her sokağa bir üniversite mantığıyla açılan üniversiteler,gençlere gereken eğitimi veremiyorlar.Bu durumun sonucunda,diplomalı ama niteliksiz gençler ortaya çıkıyor.Haliyle iş bulmakta zorlanıyorlar ve bu durum onları aşağılık kompleksine,asosyalliğe ve psikolojik sorunlara yönlendiriyor.Bu sebeptendir ki genç nüfusumuzun potansiyelinden yaralanamıyoruz.Ve şimdi de benim kanımca sosyal çözünmenin en kilit maddesine gelelim:Ekonomik kriz. Türkiye nüfusunun %98’i açlık sınırının altında yaşıyor.Her üç çocuktan birisi okula aç gidiyor.Halk,düzenli olarak protein bile alamıyor.Bu durum,doğal olarak halkın mutsuz olmasına ve psikolojilerinin bozulmasına neden oluyor.Ekonomi yüzünden sinirli ve mutsuz bireyler,ekonomik durumları daha da kötüleştikçe temel etik değerlerden uzaklaşıyor ve şiddete,uyuşturcuya,suça karışıyorlar ve toplumun ve ülkenin geleceği için hiçbir şey yapamaz hale geliyorlar.Resmen rüzgarda uçan poşet gibi hayatlarını yaşıyorlar.Sosyal çürümenin tek sebepleri bunlar mıdır? Tabi ki değildir.Kendisini yenilemeyen aile yapısı,sosyal medya üzerinden yanlış bilginin yayılması,görgü kurallarını göz ardı eden hastalıklı düşüncenin halka hem sosyal medya hem de eğlence sektörü üzerinden enjekte edilmesi,tütün,alkol ve uyuşturucu kullanımının nerdeyse ilkokul seviyesine kadar inmesi ve çocukların spordan ve sağlıklı yaşamdan uzaklaşması…Sosyal çürümenin daha onlarca farklı sebebini yazabiliriz.Peki,bu durum karşısına muhalefet(!) partileri nasıl bir tavır alıyorlar? Onlar da ceplerinden ve koltuklarından başka hiçbir şeyi düşünmüyorlar.Bu da çürümeyi maalesef ki daha da derinleştiriyor.Halkın hiçbir şeyden umudu kalmadı… İşte böyle,ülkemiz mültecili sorunu ile,bürokrasisi ile ve ekonomik krizi ile karanlık bir geleceğe doğru sürükleniyor.Bu yazımı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözleri ile bitirmek istiyorum:"Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim."