Cemal Paşa Afganistan projesi için 27 Mayıs 1920'de Moskova'ya gelmiş birkaç gün sonra da Mustafa Kemal Paşa ile mektuplaşmaya başlamıştır ilk mektubunu 3 Haziran 1920'de yazan Cemal Paşa Moskova'ya geliş nedenlerini Rusya'nın Anadolu'ya yardımını temin etmek ve İran ve hindistan'da ihtilaller çıkarak İngilizlere darbe vurmak olarak ifade etmiştir. 11 Haziran 1920'de 2 mektubunu gönderen Cemal Paşa Hindistan ihtilali için Afganistan'a gideceğini ve bu yeni görevinde kendilerinden özellikle subay gönderilmesi hususunda yardımcı olmasını istemiştir ancak Mustafa Kemal Paşa'nın Rus hükümetine iletilmek üzere Kazım Karabekir Paşa'ya göndermiş olduğu 20 Haziran 1920 tarihli telgraf, Cemal paşa'yı bir hayli üzmüştür, nitekim Paşa 11 Temmuz 1920 tarihli üçüncü mektubunda bu üzüntüsünü açıkça dile getirmesine rağmen Mustafa Kemal Paşa'ya olan sevgi ve saygısını asla kaybetmemiştir. Cemal Paşa yaklaşık bir ay sonra Taşkent'ten 13 Ağustos 1920 tarihli dördüncü mektubunu vermiştir bu mektubunda Türkistan ahalisi hakkında ayrıntılı bilgi vermiş ve buraya Anadolu'dan gayriresmi bir bilim heyeti göndererek araştırmalarda bulunmasını istemiştir. Paşa Taşkent'ten Afganistan'a hareket ederken 29 Ağustos 1920'de beşinci mektubunu göndererek Afganistan ve Hindistan'daki siyasi gelişmelerle ilgili bilgi vermiştir.
Cemal Paşa Afganistan sınırlarına girer girmez gönderdiği 14 Eylül 1920 tarihli altıncı mektubunda, ilk beş mektubunda dile getirdiği yetişmiş Türk subayları talebini yinelemiştir. Paşa yaklaşık iki hafta Kabil'e sonra, hareketinden önce yedinci mektubunu göndermiştir bu mektubunda ise Kabil'e hareketi için Amanullah Handan izin geldiğini belirttikten sonra Hindistan ve İran'daki gelişmelerle ilgili ayrıntılı bilgi vermiştir.
Mustafa Kemal Paşa, Cemal Paşa'nın mektuplarına ilk kez 1 Ekim 1920 tarihli mektupta cevap vermiştir. Milli Mücadelenin lideri bu mektubunda Cemal Paşa'nın gayretlerini takdirle karşıladığını ancak Anadolu'daki şartlar nedeniyle subay göndermesini mümkün olmadığını söylemiş, Afganistan ve Hindistan'daki faaliyetlerin mutlaka Ankara'nın bilgisi dahilinde gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgulamıştır, ikili arasında yaklaşık 7 ay süreyle herhangi bir mektuplaşmaya tesadüf edilmemiştir. Görüşmeler Cemal Paşa'nın 17 Mayıs 1927 tarihli mektubu ile yeniden başlamıştır, Cemal Paşa söz konusu mektubunda; Afgan ordusunun tensiki için sarfettiği çabalardan, Hindistan'da Rusların desteği ile İngilizlerin aleyhindeki faaliyetlerinde başarı elde etme umudunun arttığından bahsetmiştir. Cemal Paşa'nın mektubuna yaklaşık iki ay sonra 10 Temmuz 1920 tarihli mektupla cevap veren Mustafa Kemal Paşa, Afganistan'daki çalışmaların Ankara tarafından memnuniyetle karşılandığını belirtmiştir. Mustafa Kemal Paşa'nın bu mektubuna, 29 Temmuz 1920 tarihli mektubuyla cevap veren Cemal Paşa Kütahya-Eskişehir savaşlarının yaratmış olduğu olumsuz havaya rağmen Yunanlılara gerekli derse vereceğine şüphesi olmadığını söylemiş, Afganistan'daki çalışmalar hakkında bilgi vermiş,subay isteğini tekrarlamış ve Enver Paşa ile görüşmek üzere Afganistan'dan ayrılacağını belirtmiştir. Cemal Paşa mektubun devamında Mustafa Kemal Paşa'dan Kabil sefiri Abdurrahman Bey'in Anadolu ruhunu temsil edemediğini söyleyerek Anadolu'dan yeni bir elçi gönderilmesini, olmazsa yanında bulunan Bedri Bey'in bu göreve getirilmesini talep etmiştir. Cemal Paşa 16 Kasım 1921'de Moskova'dan göndermiş olduğu dokuzuncu mektubunda ise ağırlıklı olarak Enver ve Halil Paşaların Kafkasya ve Buhara’daki teşebbüslerine engel olmak için bütün gayretiyle çalışacağını söylemiştir. Cemal Paşa bu mektubunun ardından 18 Kasım 1921'de Moskova'dan ayrılarak Almanya'ya geçmiştir. Münih'ten göndermiş olduğu 30 Kasım 1921 tarihli onuncu mektubunda ağırlıklı olarak Enver Paşa meselesine değinilmiştir Cemal paşa Enver Paşa'nın Batum teşebüssü ile kendisinin hiçbir ilgisinin bulunmadığını ve İstanbul basınında aksi yönünde çıkan haberlere çok üzüldüğünü, Ankara hükümetinden bir yetkilinin bu haberleri tekzip etmesini rica etmiştir. Paşa mektubunun devamında bu faaliyetleri sırasında kendisine bir şey olması halinde İsmet bey ile eşi Semiha Hanım'ın gerekli belgeleri kendisine ulaştıracaklarını bu sayede namus ve şerefine sürülen lekenin temizleneceğine inandığını söylemiştir, ayrıca dış politika ile ilgili konulardan Mustafa Kemal paşa'yı yönlendirecek tavsiyelerde bulunmuştur.
Cemal Paşa'nın yukarıda bahsettiğimiz mektubunda yer alan tavsiye niteliğindeki sözler Mustafa Kemal Paşa'nın pek de hoşuna gitmemiştir.
Bu nedenle Mustafa Kemal Paşa, Cemal Paşa'nın göndermiş olduğu 2 Ocak 1922 tarihli ikinci mektubunda; Anadolu'da çok büyük bir inkılap meydana geldiğini, TBMM'nin her şeyin üstünde olduğunu, yeni rejimde aklın ve bilimin egemen olduğunu söylemiştir. Mustafa Kemal Paşa mektubun devamında ise, Cemal Paşa'nın geçmişi ve geleceği hakkında adeta bir öz eleştiri niteliğinde şu tavsiyelerde bulunmuştur: Evvela, Türkiye halkının idare ve akide şekillerinde inayet-i hak ile gelmiş olan inkılabın mahiyetini ve ehemmiyetle tetkik ediniz... Saniye, memleket ve millet nazarında iade-i mevki ve itibar için sakin ve mütevekkil ve herhalde acelesiz müsbet ve maddi mesai sarf etmek zarureti vardır... Bu takdirde sizi seven dostlarınız sizin için çalışmak zeminine malik olabilirler. Aksi takdirde isminizi yadetmekten bile içtinap edebilirler. Salisen ef'al ve harekatınızda isabet için ve behemahal Ankara'nın sık sık talimat ve mesaisine ihtiyaç zaruridir... Enver'in sözü ile hareketin ve hatta herhangi bir noktada onunla teşvik-i mesainin mucib-i nikbet ve vahamet olduğunda hala tereddütte mahal yoktur sizin mazideki en büyük hatanız vicdanınıza muhalif olarak onların içinde kalıp kendi inisiyatifinizi terk etmiş olmanızdır...
Cemal Paşa yürütmekte olduğu Afganistan projesine uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmek amacıyla 1 Mart 1922'de Paris'e gelmiştir. Paşa buradaki faaliyetleri hakkında da Mustafa Kemal Paşa'yı bilgilendirmeye çalışmıştır bu amaçla 11 Mart 1922'de göndermiş olduğu on birinci mektubunda Enver Paşa ile olan bütün ilişkisini kestiğini, gerekli girişimlerde bulunulursa isviçre'deki umumi efkarın Ankara lehine dönebileceğini ve bütün ruhu ve cismiyle Ankara için çalışacağını ifade etmiştir. Mart sonuna kadar Paris'te kalan Cemal Paşa 24 Mart 1922'de on ikinci mektubunu göndermiştir. Paşa bu mektubunda bir kez daha Enver Paşa'nın Anadolu'ya geçme projesinden haberdar olmadığını ve kendisiyle görüşme imkanı bulursa bu işlerden uzak durup sakin bir hayat yaşamasını isteyeceğini ve böylece Anadolu ve Afganistan için müşterek en büyük tehlikenin ortadan kalkacağını söylemiştir. Cemal Paşa mektubunun bir sonraki bölümünde ise Mustafa Kemal Paşa'nın daha önceden göndermiş olduğu 2 Ocak 1922 tarihli mektubunda kendisine yönelttiği eleştirilere ise şu şekilde cevap vermiştir: Kanaatlerimi arkadaş hatırı için tedbil etmekte bulunduğuma dair mektubunuzda beyan ettiğiniz fikri kabul edemem. Ben kanaatlerimi arkadaş hatırı için tedbil etmem ancak müttehhiden iş görmek menfaat-i vatan icabında olduğuna kanaat hasıl ettiğim zamanlarda, kendi kanaatlerimde sabit kalmak şartıyla arkadaşlarımı yalnız bırakıp onlardan ayrılmayı münasip görmem, harb-i umumi esnasında hakkımda yapılan binlerce iftiralara karşı ses çıkarmamış olmaklığım, hatta kendimi müdafaayı bile harbin nihayetinde tehir etmekliyim, münhasıran bu fikirden ileri gelmiştir...
Cemal Paşa'nın bu sözlerinden anlaşıldığı kadarıyla Mustafa Kemal Paşa'nın Enver Paşa meselesi dolayısıyla hala kendisi hakkında tereddütleri bulunmaktadır. Bu nedenle Cemal Paşa mektubunu Mustafa Kemal Paşa'nın söz konusu tereddütlerini gidermek ve ileride Anadolu'ya dönebilmek amacıyla şu sözlerle devam etmiştir: Fakat hulaseten ve sarahaten şunu tekrar edeyim ki, siz Sulh-i milli istihsal edene kadar bütün kudret ve mevcudiyetimle sizinle beraber çalışacağım, sizin mevkiinizi zaafa uğratacak her teşebbüsü teyin edeceğim, bütün teşebbüsat-ı hariciyemde sizden mülhem olarak her teşkilatım sizin bir şubeniz addedeceğim, hülasa sulh imza edilinceye kadar sizden ayrılmayacağım, sulhün imzasını müteakip memlekete gelerek evvela kendimi temizleyeceğim, yani eski arkadaşlarım sayesinde şahsıma sürülen lekeleri kökünden tathire çalışacağım ve mesai esnasında sizden azami muavenet talep edeceğim, ondan sonra sizinle uzun uzadıya görüşerek siyasi kanaatlerimla siyasi kanaatleriniz arasındaki tevafuku tam görürsek sizinle beraber sonuna kadar çalışacağım eğer kanaatlerimiz de ihtilaf görürsek yine hayatımı sonuna kadar size dost kalmak şartıyla bir sureti tesviye bulacağım, işte azizim hiç tebeddül etmesi imkan olmayan bir hatt-ı hareket bundan sonra size her ne yazarsam her ne söylersem sanki hep sizin muvaffakiyetinizi temin temelli olduğuna itimat ediniz... Cemal Paşa mektubunun sonlarına doğru Paris'teki temaslarından bahsetmiş ve bütün ruhumla ve cismimle sizinle beraber çalışmaktan başka bir fikrim yok sözleriyle mektubuna son vermiştir.
7 Nisan 1922'de Paris'ten ayrılarak Münih'e geçen Cemal Paşa 12 Nisan 1922'de Mustafa Kemal Paşa'ya on üçüncü mektubunu göndermiş Enver Paşa ile ilişkisini kestiğine dair açıklamalarını tekrarlamıştır. Cemal Paşa ayrıca 20 Ocak 1921'de kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye kanunu ile ilgili değerlendirmelerde bulunmuş ve söz konusu kanununun eksikliklerini dikkat çekerek bunların ne zaman giderileceğini sormuştur. Fahrettin Paşa'nın Kabil elçiliğine atanmış olmasından büyük memnuniyet duyduğunu belirtmiştir. Mektupta en ilginç konu ise Mustafa Kemal Paşa'nın Süreyya Bey vasıtasıyla göndermiş olduğu fotoğrafının ve sizi bir gün Anadolu'da ve sine-i millette görmeyi arzuluyoruz şeklindeki sözlerinin Cemal Paşayı oldukça mutlu ettiğidir. Onun mektubuna Mustafa Kemal Paşa ancak 20 Haziran 1922'de göndermiş olduğu şu kısa telgrafla cevap verebilmiştir Arzu ettiğiniz Rus seferi vasıtasıyla Moskova'ya iblağ edilmiştir Afganistan'a ait hususat hakkında zaten Fahri Paşa'ya talimat verilmiştir.
Cemal Paşa bir süre Almanya'da kaldıktan sonra Afganistan'a dönmek amacıyla 2 Mayıs 1922'de Berlin'den ayrılmış ve 8 Mayıs 1922'de Moskova'ya ulaşmıştır. Burada Sovyet yetkililerle görüştükten sonra Temmuz başlarında Tiflis'e gelmiştir. Mustafa Kemal Paşa'dan Kars veya Trabzon'da gerçekleşmesini istediği bir telgraf görüşmesi haberini beklemek amacıyla bir süre Tifliste kalmıştır bu sırada 9 Temmuz 1922'de Bakü-Tiflis yolunda trenden Mustafa Kemal Paşa'ya on dördüncü ve son mektubunu yazmıştır, mektubunda yine Enver Paşa meselesi ile başlayan Cemal Paşa onun Buharada Ruslara karşı giriştiği harekatı eleştirerek asla başarılı olamayacağını söylemiş ve bu olayın Türkistan için en önemli mesele olduğunu hatta bu olay nedeniyle Rusların kendisine de şüphe ile baktığını, durumun sanıldığı gibi olmadığını ispatlamak için Rus İsvestia Gazetesi'ne bir yazı bile gönderdiğini ifade etmiştir. Cemal Paşa mektubun devamında ise Ali Fuat Paşa'nın Moskova büyükelçiliğini bırakmasına değinmiş bu olayın Ankara ile Moskova arasındaki dostluğa zarar vermemesini temenni etmiştir Anadolu'daki askeri harekatlara da değinen Cemal Paşa Yunanlıların Kütahya Eskişehir önlerinde daha fazla tutulmamaları gerektiği ve onları bu hattan atmak için gerekli silahların Ruslardan sağlanabileceği şeklinde tavsiyelerde bulunmuştur.
Cemal Paşa 5 Temmuz 1922'de Moskova'dan ayrılarak Tiflis'e gelmiştir 9 Temmuz 1922'de Mustafa Kemal Paşa'ya bir mektup göndererek gerginleşen Türk Sovyet ilişkilerinin düzeltilmesini resmi bir yazıyla Enver Paşa ile hiçbir ilgisinin olmadığını ilan edilmesini ve Afganistan meselesini görüşmek üzere Kars veya Trabzon'a davet edilmesini istemiştir. Mustafa Kemal Paşa'dan bir haber gelince kadar Tiflis'te kalmaya uygun görmüştür. Paşa Tiflis'te kaldığı süre zarfında sık sık Türk Temsilciliğine giderek Ahmet Muhtar Bey ile görüş alışverişinde bulunmuştur 21 Temmuz 1922'de saat 20.30 civarında Nusret ve Süreyya Beyler ile birlikte yine Türk temsilciliğine gelmiş olan Cemal Paşa, burada bir müddet kalmış Muhtar Bey ve temsilcilik çalışanlarıyla sohbet etmiştir saat 22.30'a doğru Muhtar Beyin karşı çıkmasına rağmen temsilcilikten ayrılmış, iki yaveri yanında olduğu halde, kaldığı otele doğru hareket etmiştir. 10-15 Dakika sonra Rus Çeka binasının 100 metrey yakınında bulunan Jovkodofski sokağında bir otomobilden çıkan silahlı grubun saldırısına uğramış ve yaverleriyle birlikte hayatını kaybetmiştir. patlayan silah sesleri üzerine olay yerine gelen bir Rus Çeka memuruda katiller tarafından öldürülmüştür, ayrıca o sırada tesadüfen yoldan geçen bir kadın da yaralanmıştır. Katiller ise cinayetin ardından ortadan kaybolmuşlardır.
''Esbak Bahriye Nazırı ve Dördüncü Ordu Kumandanı Cemal Paşa Hazretlerinin Refika-i Muhteremleri Hanımefendiye. Öteden beri şahıslarının hürmetkarı olduğum zevc-i muhteremleri Cemal Paşa hazretlerinin facia-i şahadetleri haberine kemal-i teessürle mutali oldum. Bütün kendilerini tanıyıp sevenler gibi acizlerni de müteelim eyleyen bu hadise-i müessifeden olayı zat-ı alileriyle aile-i muhteremleri erkanına arzı taziyet ve hürmet eylerim efendim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal.''
Benim de şu cihandan gidişim
Memleket sevdasından.
KAYNAKÇA
Nevzat Artuç, CEMAL PAŞA
Ankara Üniversitesi Türk İnkilap Tarihi Arşivi ,224/19 207/3 197/4 71/9 59/139 61/182 57/128 57/131
M. Sunullah Arısoy, MUSTAFA KEMAL'İN SÖYLEYİP YAZDIKLARI
Baykal, MUSTAFA KEMAL PAŞA VE CEMAL PAŞA ARASINDAKİ YAZIŞMALAR