Şarki Türkistan Cumhuriyeti, Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuzeybatısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yer alan Uygurların bağımsızlık mücadelesinin sembollerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Kısa ömürlü bu devlet, iki farklı dönemde kurulmuş ve Çin'in merkezi hükümeti ile bölgedeki Müslüman halklar arasında derinleşen siyasi, etnik ve dini gerilimlerin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Tarihi Arka Plan ve Kuruluş Süreci
Birinci Şarki Türkistan Cumhuriyeti (1933-1934)
Birinci Şarki Türkistan Cumhuriyeti, 12 Kasım 1933'te, günümüzde Kaşgar şehri olarak bilinen bölgede ilan edilmiştir. Bu dönemde Çin'in Milliyetçi hükümeti (Kuomintang), iç karışıklıklar ve Japonya ile olan savaş nedeniyle merkezi otoritesini kaybetmiş, Sincan gibi uzak bölgelerde kontrol zayıflamıştı. Sincan, çoğunluğu Uygur Türkleri olmak üzere, Kazak, Kırgız ve diğer Müslüman toplulukların yaşadığı bir bölgeydi. Bu halklar, Çin'in baskıcı politikalarına ve kültürel asimilasyon girişimlerine karşı ayaklanmaya başlamıştı. Kaşgar, bu bağımsızlık hareketlerinin merkezlerinden biri haline geldi.
1933 yılında kurulan Şarki Türkistan Cumhuriyeti, İslam hukuku temelli bir yönetim modelini benimsemiş ve Uygur Türkleri ile bölgedeki diğer Türk topluluklarının bağımsızlık taleplerini hayata geçirmeyi amaçlamıştır. Ancak bu cumhuriyet, varlığını yalnızca bir yıl sürdürebildi. Çin’in bölgedeki savaş ağaları ve Sovyetler Birliği'nin de dahil olduğu dış müdahaleler, cumhuriyetin sona ermesine neden oldu. Sovyetler Birliği, bölgedeki jeopolitik dengeleri kendi lehine çevirmek amacıyla Şarki Türkistan'daki bağımsızlık hareketini desteklemiş, ancak daha sonra Çin'in bölgedeki hakimiyetini korumasına olanak sağlamıştır. Bu sayede, Sovyetler hem Çin ile olan ilişkilerini dengelemeye çalışmış hem de bölgedeki Türk milliyetçiliğini kontrol altında tutmayı amaçlamıştır.
İkinci Şarki Türkistan Cumhuriyeti (1944-1949)
Şarki Türkistan Cumhuriyeti'nin ikinci versiyonu ise, 1944 yılında İkinci Dünya Savaşı'nın yarattığı kaotik ortamda kuruldu. Bu kez Sovyetler Birliği, bölgedeki anti-Japon ve anti-Kuomintang güçlerini destekleyerek yeni bir bağımsızlık hareketinin oluşmasına yardımcı oldu. İli, Tarbagatay ve Altay bölgelerinde faaliyet gösteren bu cumhuriyet, İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda ortaya çıkan uluslararası dengeler nedeniyle Çin ile daha doğrudan bir çatışmaya girmeden varlık gösterebildi. Bu cumhuriyet, daha düzenli ve devletleşmiş bir yapı sergilemesine rağmen, Çin İç Savaşı'nın sona ermesi ve Komünist Parti'nin 1949'da iktidarı ele geçirmesiyle sona erdi.
Mao Zedong liderliğindeki Çin Komünist Partisi, 1949 yılında Sincan'ı tamamen kontrol altına alarak Şarki Türkistan Cumhuriyeti'ni feshetti. Bölge, Çin Halk Cumhuriyeti'nin yönetimi altına alınarak Sincan Uygur Özerk Bölgesi adını aldı. Bu noktadan itibaren Çin, bölgedeki Müslüman nüfus üzerinde daha sert politikalar uygulamaya başladı ve özellikle kültürel ve dini yaşam üzerinde sıkı denetim kurmaya çalıştı.
Jeopolitik ve Kültürel Bağlam
Şarki Türkistan Cumhuriyeti'nin kuruluş süreci, büyük ölçüde Sincan’ın jeopolitik öneminden kaynaklanmaktadır. Tarihi İpek Yolu’nun önemli bir geçiş noktası olan bu bölge, Çin’in batı sınırlarını koruma açısından stratejik bir değere sahipti. Ayrıca, bölgenin yer altı zenginlikleri, özellikle petrol ve doğal gaz rezervleri, Sincan’ın önemini daha da artırmıştır.
Etnik ve dini yapı bakımından Sincan, Uygur Türkleri başta olmak üzere, Kazaklar, Kırgızlar, Özbekler ve diğer Müslüman topluluklara ev sahipliği yapmaktadır. Çin’in Han nüfusuna kıyasla, bu gruplar kültürel ve dini olarak farklılık göstermekte, bu da bölgedeki gerilimlerin temel kaynağını oluşturmaktadır. 1930'larda ve 1940'larda yaşanan bağımsızlık hareketleri, büyük ölçüde bu kültürel ve dini kimliklerin korunması amacıyla ortaya çıkmıştır. Şarki Türkistan Cumhuriyeti’nin kurulması da bu mücadelenin bir sonucudur.
Ancak bu bağımsızlık hareketleri, bölgenin stratejik öneminden dolayı dış güçlerin müdahalesine de açık olmuştur. Özellikle Sovyetler Birliği, Orta Asya’daki Türk ve Müslüman halklarla olan tarihsel bağlarını kullanarak, Şarki Türkistan üzerindeki etkisini genişletmeye çalışmıştır. Sovyetler, Çin’in bölge üzerindeki hakimiyetini zayıflatmayı amaçlamış, ancak daha sonra bölgedeki bağımsızlık hareketlerini dengelemeye yönelik politikalar izlemiştir.
Modern Dönem ve Şarki Türkistan’ın Mirası
Günümüzde Sincan, Çin Halk Cumhuriyeti'nin en tartışmalı bölgelerinden biri olmaya devam etmektedir. Çin hükümeti, bölgedeki etnik Uygur halkına karşı ciddi baskılar uygulamakta ve bölgeyi sıkı bir denetim altında tutmaktadır. Özellikle son yıllarda, uluslararası toplum Çin’in Sincan’daki insan hakları ihlallerine dair ciddi endişeler dile getirmektedir. Çin hükümeti, bölgede "yeniden eğitim kampları" olarak adlandırılan tesisler inşa etmiş ve binlerce Uygur'u bu kamplarda zorla tuttuğu iddia edilmektedir. Ayrıca, zorla çalıştırma, kültürel asimilasyon ve dini özgürlüklerin kısıtlanması gibi uygulamalar da sıkça gündeme gelmektedir.
Bu baskıcı politikalar, Şarki Türkistan Cumhuriyeti’nin mirasının günümüzde de canlı kalmasına neden olmuştur. Özellikle diasporadaki Uygur toplulukları, bu tarihi bağımsızlık mücadelesini hatırlatmakta ve Şarki Türkistan adını bir bağımsızlık sembolü olarak kullanmaktadır. Ancak Çin'in güçlü merkezi otoritesi ve bölgedeki stratejik önemi, bağımsızlık taleplerinin somut bir siyasi harekete dönüşmesini zorlaştırmaktadır.
Uluslararası Tepkiler ve Şarki Türkistan’ın Geleceği
Şarki Türkistan Cumhuriyeti’nin kısa ömürlü olmasına rağmen bıraktığı miras, günümüzde uluslararası alanda geniş yankı bulmaya devam etmektedir. Çin'in bölgedeki politikaları, Batı'da geniş çaplı eleştirilere neden olmuş ve birçok hükümet, Çin’in insan hakları ihlallerine karşı seslerini yükseltmiştir. Ancak bu eleştirilerin büyük ölçüde diplomatik söylemlerle sınırlı kaldığı görülmektedir. Çin’in küresel ekonomik gücü ve diplomatik etkisi, bu eleştirilerin somut bir yaptırıma dönüşmesini zorlaştırmaktadır. Buna rağmen, Şarki Türkistan Cumhuriyeti’nin mirası, Uygur halkının direniş ve bağımsızlık mücadelesi açısından önemli bir sembol olarak yaşamaya devam etmektedir.
Şarki Türkistan Cumhuriyeti’nin bağımsızlık mücadelesinin bugünkü yankıları, bölgedeki gerilimlerin yakın zamanda sona ermeyeceğini göstermektedir. Çin hükümetinin sert politikaları ve uluslararası alanda giderek artan insan hakları eleştirileri, Sincan’daki durumu küresel bir mesele haline getirmiştir. Şarki Türkistan’ın kısa süreli bağımsızlık deneyimleri, Uygur halkının tarihinde önemli bir yere sahip olsa da, bu mirasın günümüzde nasıl yaşatılacağı ve uluslararası toplumun bu mücadeleye nasıl bir yanıt vereceği, geleceğin en önemli soruları arasında yer almaktadır.
Sonuç olarak, Şarki Türkistan Cumhuriyeti, yalnızca tarihsel bir anı değil, aynı zamanda günümüzde devam eden etnik ve dini çatışmaların, bağımsızlık taleplerinin ve insan hakları mücadelelerinin bir simgesi haline gelmiştir. Bu cumhuriyetin kısa ömürlü varlığı, bölgedeki halkların bağımsızlık özlemlerini ve küresel güç dengelerinin bölgedeki etkisini anlamak için önemli bir anahtar sunmaktadır. Şarki Türkistan’ın mirası, sadece Uygurlar için değil, dünya genelindeki diğer azınlık halklar için de bir direniş ve umut sembolü olarak varlığını sürdürmektedir.