2016 yılında NASA, OSIRIS-REx görevini başlatarak belki de en büyük sorulardan biri olan “Yaşamın yapı taşları Dünya'ya nasıl geldi?” sorusuna yanıt aramaya başladı. Bu sorunun cevabını bulmak için uzun bir çalışma sonucunda, 4.5 milyar yıl öncesinden izler barındıran Bennu asteroidine bir yolculuk başlatıldı. Bennu asteroidini tarif edecek olsaydık, şüphesiz onu “kozmik bir zaman kapsülü” olarak adlandırırdık; çünkü insanlığın ortaya çıkmadığı bir zamanda, Güneş Sistemi'nin ilk günlerinden kalma ve el değmemiş bir yapıya sahip. Adeta bir müzede sergilenen antik bir fosil misali, Bennu asteroidinde bulunan su izotopları ve organik moleküller, Dünya üzerindeki yaşamın nasıl başladığı konusunda bizlere heyecan verici ipuçları vermekle birlikte, 1999 yılında keşfedilmesinden 5 yıl sonra, 2004 yılında ise potansiyel tehlike olarak sınıflandırıldı. Bu durum biraz tedirgin edici olabilir, ancak şimdilik tehlikeli bir durum yok.
2018 yılında Bennu'ya ulaşan OSIRIS-REx, asteroidin yüzeyini iki yıl boyunca detaylıca tarayarak, 2020 yılında “Touch-And-Go” (TAG) manevrasıyla yüzeye müthiş bir incelikle dokundu. Bu kısa fakat kusursuz dokunuş esnasında robotik kollarıyla Bennu’dan toz taneleri ve kaya parçacıkları topladı. Carl Sagan’ın ifade ettiği gibi, “Eldeki bir kum tanesi, yıldızların kalbine açılan bir kapıdır.” İşte, bu toz taneleri ve küçük kaya parçacıkları da bizlere Güneş Sistemi'nin ilk günlerinden kalma anılarını ve yaşamın nasıl şekillendiğini anlatıyor.
OSIRIS-REx’in topladığı bu örnekler, 2023 yılında NASA'nın Johnson Uzay Merkezi’nde analizlere ve deneylere tabi tutulmaya başlandı. İlk yapılan analizler, Bennu'nun bizim sandığımız gibi kuru bir kaya parçasından ibaret olmadığını; bilakis, yaşamın kökeni için kritik önemdeki bileşenlere sahip bir kozmik hazine olduğunu gösteriyor. Bennu yüzeyindeki su izotoplarının keşfi, bu asteroidin bir zamanlar suya ev sahipliği yapan bir kaynaktan veya kuyruklu bir yıldızın çarpmasıyla bu suyu elde edebileceğini düşündürüyor. Bu örnek, bizlere Bennu gibi asteroidlerin Dünya'nın yüzeyine çarparak okyanusların oluşumuna katkı sağlama teorisini güçlendiriyor. Bennu'nun yüzeyindeki organik moleküllerin keşfi ise, sadece Dünya'nın tarihini değil, diğer gezegenlerdeki yaşam arayışında nasıl izler aramamız gerektiğine dair yeni sorular getiriyor. Bu durumu aslında bir bulmaca olarak düşünebiliriz; kim bilir, belki de Mars’taki kraterler veya Europa’nın buzlu yüzeyinde yaşamın izlerini Bennu'nun getirdiği yeni sorular ile keşfedeceğiz.
Bu durum, hepimizin çocukken yıldızlara bakarken hissettiğimiz o büyülü duygularla ilişkilidir. Aslında, Carl Sagan'ın ifade ettiği gibi bizler yıldız tozlarından yaratıldık. İşte bu yüzden Bennu'ya yapılan müthiş kozmik yolculuk, yalnızca klasik bir bilim görevi değil, destansı bir keşif yolculuğu; resmen James Cook misali, hepimiz kaşifiz, evrimsel keşiflere devam ediyoruz! Sonuç olarak, OSIRIS-REx'in Bennu asteroidinden getirdiği örnekler, yaşamın nasıl ortaya çıkmış olabileceğine dair kulağımıza bazı hikayeler fısıldıyor. Moleküller, zaman kapsülleri; resmen bizlere evrendeki yerimizi ve yaşamın sırlarını anlamamız için müthiş fırsatlar sunuyor.
Şimdi ise yeni bir yolculuğa çıkıyoruz. Yolculuğun bir aşamasını Bennu örnekleriyle tamamladık; şimdi ise OSIRIS-REx uzay aracı farklı bir isimle yola devam edecek; artık o, OSIRIS-APEX oldu! 2029 yılında Apophis'i keşfetmek üzere yolculuğuna başladı. Belki de yaşamın anlamı 42 değildir, ne dersiniz?