1996'da, Giacomo Rizzolatti ve Leonardo Fogassi adında iki İtalyan bilim insanı, maymunların motor nöronlarını inceledikleri bir deney yaptılar. Fogassi bir muzu eline alınca, Rizzolatti maymunda bir hareket olmamasına karşın premotor korteksindeki bir nöron kümesinin ateşlendiğini fark etti. Aslına bakarsanız nöronlar yalnızca bir eylem sırasında ateşlenir fakat bu olayda maymun hareketi gördüğü zaman da ateşlenmişti. Maymunun hareketi yapmasıyla bir başkasının hareketini görmesi arasında hiçbir fark yoktu; hücreler her iki durumda da aynı tepkiyi vermişti. Biz bu hücre kümelerini "ayna nöronlar" diye biliyoruz.
"... ayna nöronlar duyguları da taklit ediyorlar!"
"Birisiyle etkileşime girdiğimiz zaman, o kişinin davranışlarını gözlemlemekten çok daha fazlasını yaparız. Beynimizde onların eylem, izlenim ve duygularının içsel bir betimlemesini yaratırız; eylemde bulunan, algılayan ve hisseden kendimizmiş gibi."
Mirror Touch Synesthesia (MTS): Bir kişinin başka birine dokunulduğunu gördüğünde kendisine dokunuluyormuş gibi hissettiği ayna nöronlarla ilişkili bir sinestezi türüdür. Bu kişiler başkalarının duygu, düşünce ve fiziksel semptomlarını bedenlerinde hissederler. Bunun en güzel örneği Nörolog Joel Salinas; kendisi de ayna dokunma sinestezisine sahip bir empat.
Bu kişilerin ayna nöronları fazladan mesai yapıyor!
Bu konuda, bana neler olduğunu ancak iki yıl sonra anlamlandırabildiğim bir deneyimim olmuştu; müzik dinlerken sesim şarkıdaki çığlık sesine karışmış, ben de şarkıdaki çığlık sesi ile birlikte çığlık atmaya, avazım çıktığı kadar bağırmaya başlamıştım. Bu deneyimin nedenini sonradan anlayacaktım; irademe bağlı gelişmemişti, ele geçirilmiştim! Bu ayna nöronlarla ilgili bir deneyimdi.
Deneyimimden tam iki yıl sonra ayna nöronlar, empati, sinestezi kavramları ile tanıştım. Adam Fawer'ın Empati adlı kitabı konuyu kavramamda yardımcı oldu.
Birkaç deneyimimde ayna dokunma sinestezisinin izlerini gördüm; kuzenimin başına talihsiz bir kaza geldi, parmağını kesmişti. O gün kardeşimin de kuzenimin parmağı ile aynı bölgedeki parmağı sızlamış ya da karıncalanmıştı, ama neticede bu da bir ayna dokunma sinestezisi örneği, öyle değil mi?
Başka insanların duygularını, örneğin, üzüntüsünü, göğsümde fiziki bir acı gibi hissediyordum. Duygular bedenimde ete kemiğe bürünmüş, cisim kazanmışlardı sanki. Duygunun kaynağı uzaklaşınca duygular da bedenimi terk ediyor; bu bir sisin dağılması gibi, yavaşça ve kademe kademe gerçekleşiyordu.
Sonra bir deney yaptım: Kaynakla aramda bir bariyer hâyal ettim. İmgelemek işe yarıyordu, bu sayede duygulardan korunabildiğimi gözlemledim; gücümü yönetmeyi öğrenmiştim, tıpkı Elijah gibi. Elijah da dış enerjileri geçirmeyen bir kapı imgelemişti, böylece duyguları dışarıda bıraktı, onları yönlendirebilmişti. Ben de bu detayları fark ettim, bağlantılar kurdum ve denedim.