Sorumluluk Çizgisi
Umudumuz olmasaydı bugün burada olmazdık. Bizi düşmekten kurtaran o incecik ipe, minicik ışık parıltısına sarılarak buralara kadar geldik. İçimizdeki çağrıya sırtımızı dönmedik. Bizi biz yapan karanlığımız veya düşlerimiz de değildi, üstümüze yük olan değil ama kendiliğimizden kucakladığımız sorumluluklardı en büyük değerlerimiz.
Bırakamadığımız, ne pahasına olursa olsun terk edemediğimiz, sevdiğimiz ve istediğimiz için kucakladığımız sorumluluklarımız yürümeye mecbur kıldı bizi. Biz de bu neticeyle yürümek ve ilerlemek istedik. Düştüğümüzde mazeret üretmeye çalışmak yerine, tüm kusuru kendimizde görüp suçluluk hissederdik, haklıydık da.
İçimizde hissettiğimiz sorumluluklarımız en büyük davamızdır bizim ve bu dava, dünya üzerinde bizi ilgilendiren tek meseledir; ne olursa olsun en çok bizi ilgilendirir. Bir söz vermiştik, bizi ilgilendirmeyen hiçbir şeye karışmayacaktık. Ama başka bir şey yoktur ki sorumluluk sınırlarımıza temas etmesin, o zaman oradaki yargıyı yalnız ve ancak biz belirlemeliyiz.
Bu noktada zamanın durmasını isteriz, kilitli olan tüm kapıların anahtarlarını elde etmek zorundayız, şayet bunu yapmak için yeterli temelimiz yoksa onu inşa etmek, yeterli gücümüz yoksa ona ulaşmamız gerekir. Eğer görünürde sorumluluğumuzu gerçekleştirebilmek için hiçbir yol yoksa bile o yolu yoktan var etmek zorundayız. Çünkü bu en temel sınır bizim vazgeçebileceğimiz bir şey değil.
