Geceyi ikiye böldüm,
bir yarısını düşlere,
ötekini, suskun bir sandalyeye bıraktım.
Duvarlar konuşmaz, biliyorum..
Ama bazen en sağlam sessizlik,
duvar diplerinde yankılanıyor.
Pencerede yarım kalmış bir ay,
ne tam aydınlık, ne de karanlık.
Bütün kent uyurken
ben,
uyumayan seslerin yankısında,
bir fincanın kırık sapında
gizli bir sohbet aradım..
Radyoyu açtım,
bir frekansta kendimi yakalayabilir miyim diye.
Boşluklar anlattı geçmişi,
ama hiçbir zaman buna bir isim vermediler.
Perdeler bile birbirine sokulmuş,
oysa ben,
kendime sarılmaktan başka
hiçbir şey bilmem bu vakitlerde.
Bir kibrit çaktım,
alev çoktan söndü
ama kül hâlâ sıcak.
Yalnızlık, bazen
bir yangının unutulmuş kokusudur
eski bir kitap arasında.
Birini beklemiyorum artık,
zaten yol tariflerini yaktım çoktan..
Ama şu sandalyeye bir bak,
her gece hâlâ
bir anı oturacakmış gibi düz duruyor,
odanın ortasında..