İnsanın temel acı kaynağı doğmuş olmasıdır. Bunu Schopenhauer, Nietszche, Cioran'da görebiliriz. Doğum, kadının nihai görevini tamamlamasıdır. Kadının görevi doğurmak değildir diyen salaklar vajina ve memelerin neden var olduğunu tartışabilirler. Üreme organları üremek içindir, erkek için de fazlasıyla geçerlidir.
Acıya yani doğuma dolayısıyla yaşama karşı olan filozofların ortak noktasını Tanrı tanımazlık olarak saptayabiliriz. Peki neden? Çünkü çekilen acıları manasız bulurlar -kendi felsefelerine göre doğru bir yaklaşım-. İman etmiş insanlarsa doğumu Tanrının bir hediyesi olarak görür ve bu nedenle kadını yüceltirler. Yaşamın acı verici olduğunu kadının doğumundaki sancılarından pek ala görebiliriz. İnsanın doğuşu bile acılar içerisindeyken ve ağlayarak doğarken yaşamı neden acısız geçsin? Doğduğunuzda ağlamıyorsanız ölürsünüz. Ölmemeniz için ebeniz size şaplak atar ki bu acı doğduğunuzda yaşayacağınız en büyük acı olacaktır. Bu acı sizi hayatta tutmaya yarar. Doğduğunuzda yaşadığınız bu mistik olay hayatınızın geri kalanında da sürer. Acı çekiyor olmanız hayatla bağlarınızın kanıtıdır. Aşk acısı çekmiyorsanız kaybettiğiniz kadın sizin değildir.
Yaşanan tüm acılar insana yeni bir şey katar. Örneğin dolandırılmak, tüm paranı kaybetmek, insanlara karşı güvenmemen gerçeğini sende doğurur. Daha fazla örnek verip konuyu uzatmayacağım: Acı çekmek insanı yüceltir. Yeteri kadar acı çekildiği an artık diğer insanları yıkan acılar size hiçbir anlam ifade etmiyor olacaklar. İşte tam da o an diğer insanlardan üstün olduğunuz noktaya gelmiş olacaksınız. Ne kadar paranızın olduğu, mevkiniz ya da makamınız size bu mentali sağlayamaz ancak çekilen sürekli acılar size bunu katacaktır. Bu ermişlik seviyesinde artık sizi durdurabilecek tek koşul ölmenizdir. Kendinizi gerçekleştirebilmek için acılara acımasızca göğüs germeyi öğrenmeniz gerekir. Aksi halde düşünceleriniz, fikirleriniz ve idealleriniz tamamen duygularınızın ürünü olacaktır ki bu da başkalarının fikirleri demektir. Evet, tüm duygular toplumsal baskının sonucunda oluşmuş toplumsal olgulardır. Birisine aşık olmuyorsanız sizde sorun ararlar, tek sebebi neslinizi devam ettirip ettiremeyeceğinizdir.
Tüm bahsedilenler sonucunda cevap açıktır: Kadınlar ermişliğe giden yolda attığımız ilk adımı bizim yerimize yaratırlar. Bu nedenledir ki onlardan nefret etmemeli aksine onlara bize acı çekmeyi öğrettikleri için şükran duymalıyızdır.